giriş

3K 181 56
                                    



Genç adam, çalan zilin sesini duyduktan sonra eğdiği kafasını kaldırdı ve okul kapısına baktı. Altı ve on yaşları arasındaki çocuklar teker teker çıktıklarında beklediği çocuğu gördüğünde yüzünde fark etmeden bir gülümseme oluştu. Çocuk bahçede gözünü gezdirdiğinde aradığı kalıplı adamı gördükten sonra yanındaki öğretmenine döndü. Öğretmene abisinin geldiğini haber verdikten sonra koşarak onu bekleyen adamın yanına ilerledi.

"Daejung, koşmaman gerektiği hakkında seni uyarmıştım." diye sinirle söylendi genç adam. Çocuk kıkırdayarak abisinin arkadaşın ulaşıp bacaklarına sarıldı. "Hoş geldin Minho hyung!" diye heyecanla söylendi. Minho tebessüm ederek bacağının yarısına gelen çocuğu uzaklaştırdı kendinden. "Sen de hoş geldin," Küçük çocuğun çantasını sırtından alıp elini ona uzattı. Çocuk hiç beklemeden tuttu. Minho abisini çok seviyordu. Onu aslında alması gereken abisine kıyasla Minho abisi onu hiç okulda unutmuyor, onu şımartıyordu. "Nasıl geçti okulun?" diye sordu genç adam, en naif haliyle.

"Çok iyiydi, bir sınav olduk ve ikinci oldum."

"Aferin sana, büyüyünce çok çalışkan bir çocuk olacaksın."

"Senin gibi ben de okul birinciliği ile bitirir miyim okulu?"

"Çok çalışırsan olursun Daejung."

Daejung, genç adamın alkolik en yakın arkadaşının üvey kardeşiydi. Babası ve annesi yıllar önce ikisine de anneannelerine bırakmışlardı. En yakın arkadaşı Felix kardeşine ve anneannesine bakmak için bir barda çalışıyordu ama çoğu kez bu barda sarhoş olup kardeşini alması gereken günleri unutuyordu. Minho Daejung'ı sevdiği için çocuğu almaya sıklıkla geliyordu. Bir süre annesinin isteği üzerine Seul'a geri dönmek zorunda olan Minho Daejung'ı iki haftadır göremiyordu. Felix bu zaman diliminde tabii ki birçok kez çocuğu akşama kadar bekletmiş ve çocuk bazı akşamları evine tek başına dönmüştü.

"Minho hyung, lütfen parka gidelim mi? Lütfen lütfen." demişti küçük çocuk sevimli haliyle. Aslında Minho'nun bara tekrardan dönmesi lazımdı ama o şerefsizler bekleyebilir, diyerek mırıltılarla küçük çocuğu onaylamıştı Minho. Küçük çocuk mutluluğunu küçük dans hareketleriyle ifade etmişti. Minho bu hareketlerine gülmeden edememişti. Çocuklardan hoşlanmamasına rağmen Daejung onu bu hayatta nadir güldürenlerden biriydi.

Yürüme mesafesini aştıktan sonra iki üç çocuğun ve birçok liseli gencin olduğu parka ulaşmışlardı. Daejung anında abisinin elini bırakıp parkta oynayan diğer çocukların yanına gidip oynamaya başladı. Minho da çevresine bakındıktan sonra onu rahatça görebileceği bir ağaç dibini seçip oraya ilerledi. Elindeki okul çantasını yere bırakıp sırtını ağaca yasladı. Çocuklardan uzak olduğu için cebindeki sigara paketini çıkardı ve oradan bir dal alıp yaktı. Sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdi ve olduğu yerden küçük çocuğu izlemeye başladı.

Dakikalar birbirini kovalarken Minho üçüncü sigarasını dudaklarının arasından aldı parmaklarıyla. Külünü silktiğinde yere bıraktığı okul çantasını denk gelmemesi için dikkat etti. Gözleri tekrardan küçük çocuğu bulduğunda yüksek bir kenarda yürüdüğünü fark etti. Oradan düşecekti, küçük çocuk düşeceğini bile bile orada yürüyordu. Minho onu uyarmadı ve sadece izledi. Küçük çocuk en sonunda yere dizleri üstüne düştüğünde Minho gözlerini kısarak küçük çocuğu izlemeye başladı. Çocuk yerde oturarak acıyan dizini tuttu ve ağlamaya başladı. Büyük bir ağlama değildi bu, şımarık bir çocuk olmadığı için sessizce canı acıdığından ağlıyordu sadece. Birkaç saniye sonra kırmızı saçlı bir liseli genç, küçük çocuğun yanında diz çöktü. Daejung ile birlikte dizini açmasına yardım etti liseli genç. Minho göz devirdi çünkü küçük çocuğa yardım etmesi küçük çocuğun daha çok ağlamasına sebep olmuştu. Minho elindeki sigarayı yere fırlatıp ayakkabısının ucu ile ezdi hala yanan sigarayı. Yerdeki çantayı alıp küçük çocuğun yanına ilerledi.

Liseli genç elindeki peçeteyle küçük çocuğun kanayan dizlerini siliyordu.

"Ben yaparım, siz gidebilirsiniz." dedi Minho ve küçük çocuğun yanında o da diz çöktü liseli genç gibi.

"Bir şeyler yapmak isteseydiniz orada durup izleyeceğinize orasının onun için tehlikeli olduğunu söylerdiniz." Minho ona sırtı dönük olduğu için az önce görmediği kırmızı saçlı çocuğa döndü.

Minho birkaç saniye olduğu yerde donakaldı. Çocuğun inanılmaz güzel yüzü ve sözleri onu sarsmıştı. Çabuk toparlanarak söze girdi. "Oradan düşeceğini bilmesine rağmen orada yürüyorsa acı çekmesi gerekirdi."

Liseli genç sinirle yanındaki genç adama döndü. "O daha bir çocuk."

"Evet, düştüğünde kendi kalkmasını öğrenmesi gereken bir çocuk." Liseli gencin kaşları çatıldı.

"Eğer biri ona nasıl kalkılacağını öğretmezse nasıl güçlü bir şekilde kalkabilir ki?"

"Eğer bıraksaydın Daejung'ın kendisi kalkacak kadar güçlü bir çocuk olduğunu görürdün."

Liseli genç siniri bozulmuş bir şekilde tekrardan çocuğa döndü ve çantasında her zaman bulundurduğu Cars figürlü yara bantlarından birini çocuğun artık kanaması durmuş dizine yapıştırdı. "Kalkabilir misin tatlı çocuk?" Daejung başının aşağı yukarı sallayıp zorlanmadan liseli gencin elini tutup ayağa kalktı. "Teşekkür ederim." dedi unutmadan. Liseli, oldukça güzel bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirip kendisi ile birlikte kalkan çocuğun saçlarını karıştırdı. "Bir dahakine daha dikkatli ol olur mu?"

"Olurum, teşekkürler." dedi küçük çocuk tekrardan.

Minho da onlar gibi ayağa kalkıp yanında duran liseli gencin yüzüne odaklanmıştı. Minho içinden bu zamana kadar hiç böyle güzel bir gülümseme görmediğini düşünüyordu. Çaktırmadan yüzünü hayran bir şekilde izlemeye başlamıştı.

Liseli genç hırkasının cebine koyduğu elmalı şekeri çıkarıp karşısındaki küçük çocuğa uzattı. "İster misin?" dedi oldukça sıcak bir ses ile. "Teşekkürler ama hayır, siz yiyin." dedi küçük olan. Liseli tebessümünü asla bozmadan konuştu. "Bende daha çok var." dedi çok kelimesinin harflerini uzatarak.

Saf ve tatlı, diye düşündü Minho.

Küçük olan bu cümleye gülerken liseli çoktan eline sıkıştırmıştı elmalı şekeri. "Genelde çocuklar sevmez ama umarım sen seviyorsundur." dedi küçük çocuğa. Küçük çocuk cevap verdi. "Hiç yemedim."

"O zaman kesinlikle denemelisin. Şimdi gidiyorum, dikkatli ol tamam mı?"

"Olacağım." diye cevapladı küçük olan. Kırmızı saçlı çocuk tebessüm ederek el salladı küçük çocuğa. Minho adeta donmuştu ve kıpırdayamıyordu. Liseli genç birkaç adım geri geri yürüyerek el sallamaya devam etti küçük çocuğa. Arkasını döndüğünde unutmuş gibi tekrardan ona bakan iki kişiye döndüğünde genç adama az önce çıkışsa da Minho'nun içini sıcacık edecek bir gülümseme gönderdi ve aynı küçük çocuğa salladığı gibi el salladı ona da. Hızlıca el salladıktan sonra Minho hiçbir tepki veremeden liseli genç parkın çıkışına kadar koşar adımlarla ilerlemeye başladı.

Sonra Minho hala kendisinden küçük olduğunu anladığı çocuğun etkisindeyken Daejung'ı evine bıraktı. Daejung elmalı şekerin tadını sevmediği için atmak istemişti. Minho ise kıyamayıp sevmese ile o gün elmalı şekeri oldukça keyif alarak yemişti.

Aylar birbirini kovaladı, günler birbiri ardına sıralandı ve saat su gibi geçti ama Minho kırmızı saçları ve o sıcak gülüşü hiç unutamadı.

🩹

bu fic için biraz heyecanlıyım, umarım seversiniz.

ama ben onları seveceğinize eminim

💓

starry eyes, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin