10| otuz beş gün önce,

587 97 71
                                    




kontrol etmeden atıyorum, yanlışlarım varsa affola,

keyifli okumalar.

🩹

Bir yere bağlı kalmak, bir uyuşturucuya bağımlı olmak veya aşık olmak...

Bana kalırsa hepsi aynı şeydi.

Yirmi dört yaşıma kadar da böyle düşünmüştüm. Bir yere bağlı kalamayacak kadar özensiz birine aşık olamayacak kadar dağınıktım ben. Birine bağlı olmak ne demek bilmiyordum bile, aşkın peşinden de hiç koşmamıştım zaten.

On dokuz yaşında hastaneye yatırıldım. On beş yaşından beri kullandığım ilaçlar artık işe yaramıyordu, her gün kendimi öldürmek üzere güne başlıyordum. Bunu engellemek için beni bir deliğe kapatmayı tercih etmişlerdi. Yaklaşık iki yıl orada kaldım. Çürüdüm desem yeridir aslında. Kollarımdaki aşı izleri hala yerindeydi, bazı kesiklerin sebebi ben değildim bile. Yani Hyunjin'i fark edemememin sebebi aslında onu görebilecek bir ortamda olmamamdı.

Ama eninde sonunda onunla buluşmuştuk, hiç beklemediğim ve umudumu kestiğim bir anda.

Yanımda uyuyan bedenine baktım. Bir eli kafasının altında diğer eli de göğsümdeydi. Yorucu bir gecenin sabahıydı bizim için. Güneş doğalı çok oluyordu ve ikimizde uzun süre uyumayı tercih etmiştik. Yaklaşık on dakikadır uyanıktım ve onu izliyordum. Bana yaşattığı birkaç haftanın güzelliğini düşünüyordum.

Birine aşık olmanın bir uyuşturucuya bağımlı olmakla aynı olduğunu düşünen ben, Hwang Hyunjin'e aşık olmuştum.

Eşsiz bir duyguydu onunla olmak. İnanılmaz biriydi. Yanında istemeden de olsa gülüyordunuz. Masumdu bir kere, el değmemiş bir güzellikti onunki. Bazen öyle sıcak yapıyordu ki içimi hayret ediyordum çünkü ben böyle bir insan değildim, hiçbir zaman olmamıştım da.

Ama onun yanındayken sanki hayata daha farklı bakıyormuşum gibi hissediyordum.

Sürekli gülüyordu ama gülümsemek maskesiydi sanki. Herkesten gizlediği o yönünü en iyi koruyan kalkandı. Hayat doluydu ya da ben öyle sanıyordum çünkü bazen öyle cümleler kuruyordu ki benim bile ruhum kararıyordu.

Boyun girintimdeki kıpırdanmayla gözlerim tekrardan yüzüne döndü. Kızarmış burnunu boyun girintime sürttü, ayılmak için gözlerini kırpıştırdı. Birkaç saniye sonra güzel gözleri açıldı ve küçük turdan sonra gözlerimi buldu.

"Günaydın." dedim sakince.

Birkaç kez daha kırpıştırdı gözlerini ve yüzünü çıplak göğsüme gömdü. "Aymasın daha, uykum var." Yüzünü kapatan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. "Öğleni geçeli çok oluyor." dedim. "Bana ne." dedi. Gülümsedim ve yanağına bir öpücük bıraktım. "Kalkmalısın." dedim. Birkaç dakika bekledi ve sonrasında oflaya oflaya yatakta oturur pozisyona geçti.

"Bence bugün çok kötü bir gün olacak, uyumaya devam edelim."

Ardından ben de kalktım ve üstümden yorganı attım. "Biraz daha yatmak için bahane uyduruyorum demiyorsun da."

Omzuma atılan yumruk ile ona döndüm. "Acıtıyor."

"Acımasını istemem vurmam zaten?" diye cevapladı.

"Gerçekten on dokuz yaşındasın." dedim ve bir daha gelecek yumruktan kaçmak için yataktan kalktım.

"En azından yirmi dört yaşına gelmiş bir ihtiyar değilim."

Arkamdan seslenmelerini duyunca tatlı hallerine içten bir kahkaha attım. Hyunjin son günlerde benim yaşam enerjimdi. Hiç bu kadar kahkaha attığım bir dönemi hatırlamıyordum. "Bizim için kahvaltı hazırlayayım mı?" diye seslendim odadan çıkarken.

starry eyes, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin