13| yirmi iki gün önce,

529 87 80
                                    


bu bölüm önceki bölümlerden sonra size iyi gelecek, yaralarınızı saracak.

keyifli okumalar.

🩹

"Bana hala nereye gideceğimizi söylemedin?" dedi bininci kez söylenirken.

"Çok sabırsız ve çocuk gibisin Hyunjin."

Omzum tekrardan bir yumruk yediğinde yüzüne döndüm. Kaşlarımı çatarak yalandan bir sinirli ifade takındım. "Omzum çürüdü."

"Yaşlı olduğundandır, bana çocuk deyip durma." dedi çatık kaşlarlı. Tatlı haline sırıttım ve otobüste olmamızı önemsemeden yanağına hızlıca bir öpücük bıraktım. "Ama benden küçüksün ne diyebilirim ki?"

İyice bana sokuldu ve bizi birilerinin duyamayacağı bir pozisyona soktu. "Benim gibi sevgilim, aşkım diyebilirsin?"

"Sen de bana hyung diyorsun ama?"

"Sadece şeyde." Devamını getirmedi ve sessiz kaldı.

Söyleyememesine güldüm. "Neyde?"

"Bilerek yapıyorsun değil mi?" diye sordu çatık kaşlarla. Düşünmeden başımla onayladım. "Defol." dedi. Bir kere daha güldüm ve sessizce onu izlemeye başladım. Başı omzuma yerleşti ve gideceğimiz yere kadar o şekilde kaldı.

Onunla bir yetimhaneyi ziyarete gidiyorduk, sevdiği gibi çocuklarla zaman geçirecektik. Açıkçası çocukları ben de severdim bu yüzden bunu yapacağımız için ben de keyifliydim.

Birkaç durak sonra inenemiz gereken yerde Hyunjin'i dürttüm ve o da ayağa kalktığında birlikte otobüsten indik. Burası güzel bir semtti ve yetimhanesi de biraz küçüktü, dedemin zamanında yardım yaptığı yetimhanelerden biriydi. Küçük bir yardım bile onlara yetiyordu.

Yan yana yetimhanenin olduğu yere doğru yürüdük.

"İlk defa şehrin bu tarafına geliyorum, ne kadar sakin." dedi. Başımla onayladım. "Evet, çok güzel." dedim.

"Sakinliği seviyorsun."

"Hem de çok."

"Benimle sakin bir yerde yürümek miydi sürpriz?" dedi gülümseyerek.

Birazcık eğlenmek istedim onunla. "Evet, beğenmedin mi?"

"Beğendim ama başka şeyler de yapabilirdik."

Omuz silktim. "Olsun, anı biriktirmiş oluyoruz."

"Anılar bize acıdan başka bir şey vermez." dedi.

Gözlerim ona döndü, boş sokaklarda geziyordu gözleri. Söylediği cümleyi önemsemedim, bu aralar içinde olduğu ruh halini anlıyordum. "Üşüdün mü? Elini ver." dedim. Gülümseyerek elini uzattı. Parmaklarımızı iç içe geçirdim ve o şekilde cebime soktum.

"Öbür elini de kendi cebine koy da ısınsın, ellerin çabuk üşüyor."

Kıkırdadı ve elini cebine koydu. "Seninde ayakların üşüyor bu yüzden hep çorap giyiyorsun." Gülümsedim ve başımla onayladım, öyleydi.

Bir süre daha sessizce yürüdükten sonra yetimhanenin beyaz kapısı bakış açıma girdi. Gelmiştik.

Çok büyük bir bina değildi. Üç katlıydı. En alt katta yemekhane ve kütüphane vardı. Üst katlar da yatakhanelerdi. Buraya ikinci gelişimdi. İlk gelişimde hastaneden kaçıp Daejung'ı ziyaret etmiştim.

Belki de bazı çocuklar beni hatırlıyordur.

"İşte geldik." Bana bakan gözleri benim baktığım binaya kaydı. İlk birkaç saniye anlamadı. Sonra yerinden kıpırdandı ve nereye geldiğimize baktı. En sonunda gözleri büyük beyaz kapının üzerindeki tabelaya kaydı. Olduğu yerde kaldı ve en sonunda heyecanlı gözleri bana döndü.

starry eyes, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin