7| kırk yedi gün önce,

694 98 94
                                    


arayı fazla açtım biliyorum, çok üzgünüm.
umarım beğenirsiniz.

keyifli okumalar.

🩹

Derin bir nefes almak beni çoğu zaman yatıştırırdı. Sakinleştirir ve kalp atışımı düzene sokardı. Bu hep işe yarardı.

Fakat şu an yaramıyordu.

Adımlarım Hyunjin'e giderken kalbime söz dinletmek oldukça zordu. Onu göreceğim için heyecanlıydım. Beni evine davet ettiğinden evine gidiyordum. Ne yapacağımızı ya da Hyunjin ile tam olarak ne olduğumuzu bilmiyordum ama bir şekilde ikimizde bunu umursamıyorduk. Sanki bir arada olmamız gerekliymiş ve bunun önüne geçemiyormuşuz gibiydi.

Son kez gözlerim kağıtta yazılı olan adreste gezindi. Derin bir nefes aldım ve gözlerim bahçeli eve tırmandı. Kahverengi eskimiş bir cephesi vardı. Bahçesi büyüktü ama bitkilerle donatılmıştı diyemezdim. Daha çok kurumuş yapraklarla örtülüydü. Elimdeki kağıdı buruştururcasına cebime attım. Siyah bahçe kapısı açıktı ama girmek istemediğimden öncelikle zili çaldım. Yüksek sesli bir zil iki katlı küçük evde yayıldığında derin bir nefes aldım ve siyah kapıyı açıp bahçeye girdim. Gözlerimi bahçede gezdirdim saniyelik ve sonrasında beklemeden evin kapısına doğru adımladım. Ben çalamadan Hyunjin tarafından açıldı kapı. Üstümde siyah deri bir ceket, bir elim ceketin cebinde diğer elim ikimiz için aldığım kahve bardaklarının paketini tutarken karşısında donakalmıştım.

Sarı saçları sanıyorum ki yeni yıkandığından nemli ve dağınıktı. Üstünde siyah bir sweat vardı. Altında dizinin üstünde, beyaz tenini gösteren siyah bir şortu vardı. Yüzündeki gülümsemesi asla gitmeyecekmiş gibi olduğu yerde duruyordu. Nefeslerimin teklediğini hissetsem de belli etmedim ve "Selam." diyerek en basit girişi yapmış oldum.

"Selam, hoş geldin!" dedi heyecanlı çıkan sesi ile. "Hava soğuk, gir içeri." Kapının önünden çekildi ve bana içeri geçebilmem için bir yer ayırdı. İçeri girdim ve onun botlarının yanında durup ayağımdaki botları çıkardım. Ben girince kapattı kapıyı ve beni beklemeye başladı. Botlarımı çıkardıktan sonra elimdeki kahveleri ona uzattım. "Bizim için kahve aldım." dedi. Gözlerindeki parıltının arttığına şahit oldum. Uzattığım paketi aldı ve "Teşekkür ederim." dedi. Üstümdeki ceketi de çıkarıp astıktan sonra sadece tebessüm ederek cevap vermiştim.

"Hadi içeri geçelim." dedi ve gülümseyerek önden ilerlemeye başladı. Onun bu heyecanı ve pozitifliği üzerimde inanılmaz güzel bir etki bırakıyordu. Sessizce onu takip ettim. Büyük bir salona girdiğimizde o salon ile birleşik olan mutfağın tezgahına kahve paketini bıraktı.

"Seni beklerken yemek yapmayı denedim ama beceremedim." Kıkırtıları eşliğinde devam etti. "Tabii ki umudum yoktu ama yine de denemek istedim. Neyse sonra yapamadığım her şeyi çöpe döktüm ve bizim için pizza sipariş etmeye karar verdim. Seversin değil mi?" Onun anlattıklarını dinlerken kendimi çoktan siyah koltuğuna atmıştım bile. "Severim." dedim sadece. Gülümsedi ve kahvelerin soğumasına izin vermeden paketten çıkardı ve yanıma doğru adımladı.

"Bugün hava oldukça soğuk, çok sürdü mü buraya gelmen?"

"Biraz," Benim kahvemi bana verdi ve yanıma oturdu, bacaklarını toplayarak bana döndü. "Ama sorun olmadı, soğuk havaları severim." Başını salladı. "Ben de severim ama sıcak ayları daha çok severim. Özellikle yaz gecelerini. İçmek için birebir vakit." dedi. Kahvesinden bir yudum aldı, her zaman yaptığı gibi sevdiği bir şeyi tattıktan sonra, dudaklarını yaladı. Bu onun alışkanlığı gibi bir şeydi. Fark ettiğinden bile şüpheliydim. "Yaz aylarını sevmem. Sıcaktan hiçbir şey yapasım gelmiyor." diye karşılık verdim.

starry eyes, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin