3| altmış yedi gün önce,

871 126 38
                                    

❤️‍🩹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❤️‍🩹

Bir daha buraya gelmeyeceğime neredeyse emindim ama gelmiştim işte. Hem de bu benden dört yaş küçük bir çocuk sayesinde olmuştu. Henüz onunla iki kere karşı karşıya gelmiştik, tabii o hatırlasaydı üç, ama buna rağmen sanki onun için sınırlarım yokmuş gibiydi ve bu bana ilk defa rahatsız hissettirmiyordu. Birinin beni rahatız etmesi bu sıralar unuttuğum bir histi.

Salondan içeri girdiğimde yine aynı kadınlar tarafından karşılanmıştım. Neden gelmediğimi ve beni aralarında görmekten mutluluk duyacaklarını söyleyen birkaç cümle kurmuşlardı. Açıkçası hiçbirinin samimiyetine inanmıyordum. Ne de olsa hepimiz deliydik değil mi?

Yaklaşık on beş dakika, tek başıma orada Hyunjin'i beklemiştim. Hayır o geç gelmemişti, ben erken gelmiştim. Onu beklediğim dakikalarda vücudumda oluşan o tatlı heyecana anlam veremedim ve kendime yakıştıramadım. Ben tatlı şeylerin adamı değildim. Ruhuna kadar dibe batmış bir adamı pembe görmeye alıştıramazdınız.

Şimdi hayatıma pembelikler eklemeye çalışan o tatlı çocuk yanı başımdaydı ve ona anlatılan şeyleri ilgiyle dinliyordu. Bu kadar anlayışlı olması içime anlamlandıramadığım bir sıcaklık ekti.

"Kesinlikle daha çok dikkat etmelisiniz Bayan Park, sağlığınız için stres iyi değil." Kanserin eşiğindeki bir kadına stres yapmayın demek de Hyunjin'in başka bir deliliğiydi. Masanın üzerine dizilmiş plastik tabak ve bardak çöplerini elimdeki çöp poşetine yerleştirirken yüzüme bir gülümseme yerleşti fark etmeden. Farkında olmadan yaptığı şeyler beni güldürüyordu. Birkaç dakika daha ilgi ile dinledi yanındaki yaşlı kadını ve sonra gülümseyerek kadının gidişini bekledi.

"Ne sırıtıyorsun?" dedi arkamda biterek. Dolu çöp poşetinin ağzını büzüp bir kenara koydum atmak üzere. Sırıtarak arkamı döndüm. "Stres yapma ha? İyiymiş." Kaşlarını çattı ve yüzüne yalandan bir sinir ifadesi takındı. Omzuma yumuşak bir yumruk attı. "Çok biliyorsan sen verseydin teselliyi." dediğinde güldüm.

"Hiç anlamam biliyor musun." Kafasını sallayarak onayladı beni. "Orası belli zaten, insanlara yiyecekmişsin gibi baktığın için sadece benimle konuşuyorlar." dedi. Omuz silktim "Ne güzel işte." diyerek kısa bir açıklama yaptım. Göz devirdi ve kollarını göğsünde bağladı. "Gidişatınızı güzel bulmuyorum Bay Lee."

"Tanrım, psikoloğum gibi konuştun!"

Gülümsedi ve bileğimden yakaladı beni. "Burada işimiz bitti hadi çıkalım!" dedi heyecanla. Çocuksu heyecanına gülümsedim. Başımla onayladım ve yanda duran ceketlerimizi aldım. Haklıydı, onlara yemek servislerini de yaptığımıza göre hiçbir işimiz kalmamıştı.Bay Kim benim gelmeyeceğime emin gibiymiş, bunu sabah beni ilk gördüğü an söylemişti. Herkes için umutsuz vakaydım kısacası. Fakat gelmiştim ve o bir deneğe daha sahip olduğu için mutlu olmuştu. Sabah kısa bir grup konuşmasından sonra tekrardan ara vermiştik ve Bay Kim aramızdan ayrılmıştı. Bizim görevimizde tam o anda başlamıştı. Yemek servisinden biz sorunluyduk. Yemek servisini neden biz yapıyorduk onu da anlamamıştım. Hyunjin bunun psikolojik yararları hakkında bir şeyler zırvalarken onu dikkatli dinlememiş ve sadece güzelliğini izlemiştim.

starry eyes, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin