4.BÖLÜM : YEŞİLİN EN GÜZEL TONU

6.9K 380 235
                                    

🌺

Doğuş doktor kapıyı çaldı. Kapı saniyeler sonra açıldı. Menekşe teyze kapının yanına çekilip endişeyle bana baktı. Önce Doğuş doktor peşinden de ben içeriye girdim.

Kolumda bir el hissetmemle başımı elin sahibi Menekşe teyzeye çevirdim. "İyi misin canım? Bir anda gittin endişelendik senin için." Dedi samimi bir sesle. Bu gerçekten endişelendiklerini gösteriyordu. Başımı salladım. "İyiyim, merak etmeyin."

Kadın gülümsedi. "Yemeğiniz yarım kaldı. Aç kalma kızım." demesiyle başımı iki yana salladım. "Ben daha yemeyeceğim çok teşekkür ederim." dedim kibarca.

Doğuş doktorun diğer kolumdan nazikçe tuttuğunu hissettim. "Yüzünü yıkayalım." dedi izin alır gibi. Başımı sallamamla beni canımı acıtmadan kolumdan tutup lavaboya ilerletti.

Lavabonun kapısını açıp beni ve kendisini içeri soktu. Elini belime dikkatle yerleştirip lavabonun önüne getirdi. Suyu açtı. Elini suyun önüne koyup eline biraz su aldı. Yapacağı şeyi bildiğim için hafifçe lavaboya doğru eğilmiştim. Aslında bende yıkayabilirdim ama bunu yapamayacak kadar yorgun hissetmiştim.

Eline gelen suları dikkatle sıratımda gezdiriyordu. Sular avcunun altından şelale misali akıp gidiyordu. Tenimle buluşan soğuk suyla ürperdiğimi hissettim. Eline tekrar aldığı suları da nazikçe yüzümde gezdirmeye devam etti. Bir yandan da yüzümü incelediğini hissediyordum. Soğuk su tüylerimi dikiyordu. Ya da başka bir his.

On yirmi saniye böyle yüzümü yıkadıktan sonra suyu kapattı. Dikleştim. Havlu almayıp havlunun yanındaki kağıt havludan iki tane kopardı. Zaten onun gibi pimpirikli birisi asla başkalarının havluları kullanmazdı.

Suratımı özenle kâğıt havluyla kurularken yeşil gözlerimiz birleşti. Bakışları yeşim gözlerimde gezinirken yavaşça yutkundu. Ardından hemen bakışlarını kaçırıp, elindekiyle yüzümü kurulama işi gittiği için köşedeki çöp kovasına attı. 

Ellerini tekrar bana sarmak yerine kapıyı açtı ve çıkmamı bekledi. Lavabodan çıkıp geri salona doğru ilerledim. Onunda peşimden geldiğini biliyordum.

Menekşe teyze masayı toplamıştı. Salim amca salonun tekli bir koltuğunda oturuyordu. Yanına ilerleyip bende üçlü koltuğun ucuna yerleştim. Doğuş doktor mesafe bırakacak şekilde yanıma oturmuştu.

Menekşe teyze elinde çay ve kek dilimlerinin olduğu bir tepsiyle yanımıza geldi. "Kızım iyisin değil mi?" diye sordu Salim amca. Sadece başımı sallamıştım.

Menekşe teyze önümüzdeki orta sehpaya tepsiyi bıraktı. Kek tabaklarını tepsiden çıkarıp tek tek önümüze yerleştirdi. Çayları da aynı şekilde.

Menekşe teyze de Salim amcanın yanındaki tekli koltuğa oturdu. "Keklerin çok güzel görünüyor kızım." dedi Salim amca. Gülümsedim. "Teşekkürler. Afiyet olsun." dedim. Doğuş doktorun bakışlarının üzerime çekildiğini hissediyordum.

"Bunu siz mi yaptınız?" diye sordu. Omzum üstümden ona bakarak başımı salladım. "Niye, yapamaz mıyım? Beceriksiz miyim ben?" Doğuş Doktor öfkesiz bir şekilde kaşlarını çattı. "Öyle bir şey demedim." 

Bakışlarını eline aldığı kek tabağındaki keklerde gezdirdi. "Hiçte yanmamış." dedi kaşlarını kaldırarak. "Ne sandın? Zaten onlar fırınım bozuk olduğu için yanıyordu." dedim.

Çatalıyla kekten bir parça koparıp ağzına attı. Memnun bir ifadeyle başını salladı keki çiğnerken. Kek tabağımı masadan aldım. Salim amca ve Menekşe teyze de keki yiyorlardı. İkisinin de keki beğenmiş gibi memnuniyetlik bir hali vardı.

SON MANOLYA KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin