8.BÖLÜM : DİLSİZ HİSLER

5.7K 362 266
                                    

🌺

Gözlerimden uyku akıp geçecek gibiydi. Uyku bedenimi iyice basmıştı. Rüyalar kayda geçmek için hazır ol da durmuş beni bekliyorlardı. Tam kendimi uykunun kollarına atacakken, uykunun kollarına değil de bilgisayarıma kafa attığım için irkilerek başımı uykulu gözlerimle kaldırdım.

Laptopun başında hikaye yazarken uyuya mı kalmak üzereydim? Başımı çevirerek etrafı incelemeye başladım. Uykulu gözlerimle her şeyi tam olarak kavrayamamıştım. Mesela kafamı neden klavyeye koyarak uyuduğum gibi.

Hızlıca dikleşerek sırtımı sandalyeme yaslamıştım. Öğlen ışık açmadığım için ve uyuya kaldığım için akşam karanlığından dolayı etrafa loş bir karanlık çökmüştü. 

Derin bir nefes alarak kollarımı gerdim. Uykumu açmak için kollarımı sıkı sıkı esnettim. Saat kaçtı? Boş bekleme süresinden dolayı ekranı kararan laptopumum geri açılması için faresini oynatmamla laptop saniyeler geçmeden açıldı. 

Beyaz ışık gözümü bir anda kamaştırdığı için gözlerimi kıstım. Gözlerim karanlığa alıştığı için bir anda hikaye yazarken kalan o beyaz sayfayı görmek gözlerimi zorlamıştı. Kıstığım gözlerimi geri açmamla gözlerimi beyaz ışığa alıştırmaya çalışırken birkaç kere kırpıştırdım. 

Bakışlarım laptopun ekranında en alt köşedeki saat ve tarihin yazdığı yere kaydı. Buraya oturduğumdan beri yaklaşık bir buçuk saat geçmişti. Bir saat hikayeyi yazdıysam yarım saatte uyudum demektir.

Ağzımı açarak esnedim. Yavaşça yerimden kalktığımda kapı çalmaya başladı. Kaşlarım merakla çatıldı. Kendime gelmeye çalışırken bir yandan çalan kapıya doğru ilerliyordum. 

Durmaksızın çalan kapıyı yavaşça açtım. "Selam!" Uykulu ve yıkık gözlerle karşımdaki rezalet kombiniyle kapımın önünde dikilen Esma'ya ölü bir bakış attım. "Buyur? Yanlış geldin herhalde? Doğuş doktorun evi aşağı katta." dedim.

Esma sinir bozucu derecede mutlu bir sırıtışla bana bakıyordu. "Gelsene sende aşağıya." dedi başıyla aşağı göstererek. Ne?

Gözlerimi hızlıca birkaç kere kırpıştırdım. "Anlamadım?" diye sordum. Esma içeri doğru, ama içeri girmeden birkaç adım attı bana doğru. Kolumu tutarak bana bakıyordu. "Doğuş hocanın evinde toplandık ya? Sende gel hadi!" dedi neşeyle.

Kaşlarım kalktı. "Doğuş doktor sizi evine aldı mı ki?" diye sordum şaşkınlıkla. Güldü. "Polisi arayacaktı da Arat telefonunu elinden alıp sakladı." dedi çok normal bir şeymiş gibi.

"Ne? Ciddi misiniz?" diye sordum şokla. Kısa bir süre gözlerini tavana dikerek bir şey düşündü, ardından bakışları geri gözlerime döndü. "İlk bir zorlandık ama sonra onu evi dağıtmama şartıyla anlaşmaya ikna ettik." dedi sakince.

"Ben sizi rahatsız etmeyeyim?" diye sordum. Bu cümle benden mi çıkmıştı? Esma anında kaşlarını çattı. "O ne demek Manolya? Arkadaşlar arasında rahatsızlık olur mu hiç?" dedi. Arkadaşlar arasında.

"Arkadaş?" diye sordum. Ne kötü anlamda, ne de iyi anlamda sormuştum. Sadece sesim meraklı çıkmıştı. Esma kaşlarını kaldırdı. "Evet? Sen yoksa bizi sadece hastası olduğun hastanın personelleri olarak mı görüyordun? İnanmıyorum yoksa büyük hayal kırıklığına uğrayacağım!" dedi dehşetle.

"Hayır tabi ki!" dedim. Sesim biraz eğlenir gibi çıkmıştı. Eğlenmeme sevinir gibi güldü. "E hadi gidelim! Seni çağırmaya geldim ben." dedi gülümseyerek.

Parmağımı kaldırarak ona bir dakika der gibi bir işaret yaptım. Kapıyı kapatmadan koşarcasına odama ilerledim. Üzerimdeki pijamaları hızlıca çıkarıp dolaptan kendime seçtiğim kısa kollu belime kadar uzana beyaz tişörtümü giyip, altına da bol kot pantolonumu giydim. Açık kahve rengi düğmeli triko hırkamı da kollarımdan geçirerek giydim.

SON MANOLYA KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin