Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar diliyorum! Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. :")
Paylaştığım şarkılara, profilimdeki Spotify linkinden, ⭒ adlı listeden ulaşabilirsiniz.
Bölüm şarkısı: ''Julia Sheer - If I Die Young''
☆
Gerekli bütün hazırlıkları tamamlayıp, eksik bir şey var mı diye annem yeniden -beşinci kere- kontrol ettikten sonra, sabahın erken saatlerinde Eskişehir'den, Ankara'ya doğru yola çıktık.
Bu sefer abim bizimle gelmemişti. Hem okulu vardı, hem de benim randevum var diye okulundan geri kalsın istemedik. O, biz gelene kadar babaannemlerde duracaktı.
Abim de benim yüzümden hastanelerde çok fazla vakit geçirmek zorunda kaldı. Ben ikinci çocuk olunca, ilgi çoğunlukla ilk göz ağrısından, bana geçmişti. Bir de ben hasta olunca, annem ona da vakit ayırmaya çalışsa da, bazen ikimize yetişmesi -normal olarak- imkansız oluyordu. Sonuçta o da bir çocuktu, haliyle onunda ihtiyaçları vardı. Annem hem ona, hem bana yetmeye çalışıyor, ikimize de aynı ilgiyi, aynı zamanı ayırmaya çalışıyordu. Ama ben başka bir insan olmadan hiçbir şey yapamadığım için, annem daha çok benimle ilgilenmek zorunda kalıyordu. Ancak benim ihtiyaçlarım bittikten sonra, abime daha çok zaman ayırabiliyordu.
Hastalığım yüzünden o çocuğun hakkını yedim denebilir. Bu konuda her zaman için büyük bir suçluluk hissediyorum. Geçmeyecek bir suçluluk hissi...
Her ne kadar mide bulantısı ilacını arabaya binmeden içsem de, ne kadar camı açıp, kusmamaya çalışarak kendimi zorlasam da, en sonunda dayanamayıp, her zaman olduğu gibi kustum. Kusmam bittikten sonra, camları açtık. Gelen temiz havayla birlikte, biraz tuzlu çubukla midemi yatıştırmaya çalıştım. Bu durumda, bu bana en iyi gelen şeydi sanırım.
Her defasında ne kadar çabalasam da, kusacağımı bildiğim için, sabah yolculuğa çıkacağımız zamanlarda bir şeyler yemiyordum. Yesem bile mide suyunu çekecek kadar bir yada iki lokma yiyordum. Ama yesem de, yemesem de bu son kaçınılmaz oluyordu.
Normal sağlıklı insanlar gibi öne eğilip, öğüremediğim için bu beni normalden iki kat daha fazla zorluyordu. Kusmak istiyordum ama kusamıyordum, ta ki artık vücudum bir ya da iki saat sonra pes edinceye kadar bu eziyet devam ediyordu.
Yolculuk zor geçse de, en sonunda birkaç saat sonra Ankara'ya ulaştık.
Randevu saati gelene kadar bir kafenin dış mekanında oturduk, tost yedik ve çay içtik. Tabii, ben tuvaletim gelmesin diye çayı olabildiğince az içtim. Tost yedim ama kusarım diye endişelenmedim çünkü; Ankara'da birkaç saat duracaktık, o zamana kadar yediğimi hazmederdim, hem de arabaya binsek bile muayenehaneye kadar az mesafe gidecektik, bu yüzden kusmazdım.
Babamın ehliyeti vardı ama araba kullanmıyordu. Çok eskiden -abim daha bir yaşlarındayken- babam kendi arkadaşları ile bir geziye gidiyor, gelirken kaza yapıyorlar. İki araba birbirine çarpıyor. Babamın içinde olduğu araba iki takla atıp, suyun içine düşüyor. Zannediyorum ki, kendisi o gün aracı sürmese bile, o gün bu gündür, o olay yüzünden araba kullanmıyor.
Ankara'ya gideceğimiz zaman bizi babamın yakın arkadaşlarından biri götürüyordu. Bu seferde bizi babamın çocukluk arkadaşı Yavuz amca getirmişti. Aynı mahallede büyümüşler. Kırk ya da kırk beş yaşlarında, saçı ve sakalı kırlaşmış, boyu çok uzun olmayan, minyon görünümlü biriydi. Kendisi çok iyi ve sakin bir insandı. Eskiden kara kuşak karate yapıyormuş. Gençlik zamanlarında, gereksiz ve saçma sapan davranışlarda bulunan kişileri çok kötü halde dövdüğünü, babam daha önce defalarca anlatmıştı. O kadar sakin ve iyi birinin, insanları dövmesine bir süre inanmakta zorlanmıştım. Ama bunu, etrafı ve kendisini rahatsız eden kişilerden, kendisini ve sevdiklerini korumak için yapmış. Özellikle babamların gençlik döneminin, seksenlere denk geldiğini ve ortalığın ne kadar karışık olduğunu hesaba katarsak, kendini savunma sanatını öğrenmek bence çok mantıklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirin İlacı (Gerçek Bir Hayat Hikayesi)
VampireDoğduğu günden beri, ölümcül bir hastalık yüzünden eve mahkum olan Dila, yeni tanışmış olduğu kişi aracılığı ile bir zehir sayesinde, sağlığına kavuşabilecek mi? Yeni hayatına uyum sağlayabilecek mi? Nasıl ortaya çıktığı bilinmeyen, çok eski bir zeh...