Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar diliyorum! Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. :")
Paylaştığım şarkılara, profilimdeki Spotify linkinden, ⭒ adlı listeden ulaşabilirsiniz.
Bölüm şarkısı: ''Yalın - Küçücüğüm''
☆
Akşam misafir geleceği için evde yine telaş ve hazırlık vardı. Seçil teyze aradıktan sonra iki gün hızla geçmişti bile.
Annem kahvaltıdan sonra, aceleyle misafirler için ikramlık bir şeyler yapmaya başladı.
Kapalı balkonda duran buzdolabından malzemeleri alıp, mutfak masasının üzerine koyarken, ''Dila akşama misafir gelecek, spirometreni yap, bitir.'' dedi ciddi bir şekilde emir verir gibi, sesi biraz sert çıkmıştı.
Sesinin sert çıktığını o da fark etti ve ''İstersen benim yanımda durabilirsin, hem bana arkadaş olursun,'' diye ekledi. Bunu söylerken sesi yumuşamış ve sevimli bir hal almıştı.
Ne kadar ''spirometre'' lafını duymak hoşuma gitmese de, başımı sallayarak ''Tamam.'' dedim. Annem bunu söylemeden önce, abimin yanında oturur, oyun oynamasını izlerim diye düşünüyordum ama annem böyle söyleyince onu yalnız bırakmak istemedim.
Oturma odasına doğru giderken, annemin beni neden yanında istediğini düşündüm. Annem çoğunlukla onun yanında durmamı istiyordu, özellikle de spirometre yaparken çünkü; annemin yanında olduğum zaman, annem beni ikide bir egzersiz yapmam için uyarıyor ve kaç tane egzersiz yaptığımı gizlice sayıyordu ve ben mola verdiğim zaman kaç tane yaptığımı sorup, sürekli beni doğru yaptım mı diye kontrol ediyordu.
Sürekli kontrol edildiğim için tedirgin olsam da, yine de annem yalnız kalmasın diye onun yanına gitmeyi seçiyordum. Abimin yanında olmayı daha çok seviyordum, çünkü abim oyun oynarken onu izliyordum, bu daha eğlenceliydi. Ama annem bana arkadaş olursun deyince, onun yanına gitmezsem; yalnız kalır, üzülür ve canı sıkılır diye onun yanına gidiyordum.
Oturma odasına gittiğimde, babam televizyonda gündüz kuşağı haberlerini seyrediyordu. Televizyona bir iki saniye baktıktan sonra, televizyon ünitesinin önünde gittim ve üstünde duran spirometreyi almaya çalıştım, fakat ne kadar öne uzanıp almaya çalışsam da, uzanamadım.
Babam yüzüme bakıp, ''Alamadıysan, ben vereyim mi?'' diye sordu.
Ben de ona baktım ve bakışlarımı yere indirip, ''Hayır, teşekkürler.'' diye yanıtladım. Onu rahatsız etmek istemiyordum. Bu mesafedeki bir şeyi zorlansam da kendim alabilirim. Babamı yeni tanımaya başladığımız için ondan biraz... çekiniyorum.
Spirometre, televizyon ünitesinin sağ arka köşesinde duruyordu, o yüzden arabamla geri geri gidip, ünitenin yan tarafına gelecek şekilde arabamı yakınlaştırdım. Sağ kolumu, arabanın sağ kolluğunun yan boşluğuna attım ve dengem bozulursa düşmeyeyim diye, kolumu arabanın kolluğunun altında bulunan boş yerden içeri geçirip, Burak abinin deyimiyle kolumla bir düğüm yapıp, kolumu kenetledim.
Arabama veya sandalyeye oturunca, kol koyma yerlerine direkt bu hareketi yapıyordum; kolumu dışarıdan, içeri doğru geçirdikten sonra, kolluktan tutup, kenetliyordum. Bunu, kendi kendime nasıl düşmeden durabilirim, dengemi nasıl sağlayabilirim diye düşünürken bulmuştum.
Fizik tedaviye gittiğimiz bir gün, sandalyeye oturup, el ve kol egzersizi yapacaktık. Annem beni orada bulunan sandalyelerden birine oturttuktan sonra, düşmemek için kolumu bu şekilde kenetlediğimde, Burak abi başta bir iki saniye incelemiş ve ''Dila, kolunu neden öyle yaptın?'' diye sormuştu. Ben de ''Düşmemek için,'' cevabını verdiğimde, ''İnanmıyorum, Dila. Kolunla resmen bir gemici düğümü attın.'' demişti. Üçümüz bu dediğine kahkahayla gülmüştük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirin İlacı (Gerçek Bir Hayat Hikayesi)
VampireDoğduğu günden beri, ölümcül bir hastalık yüzünden eve mahkum olan Dila, yeni tanışmış olduğu kişi aracılığı ile bir zehir sayesinde, sağlığına kavuşabilecek mi? Yeni hayatına uyum sağlayabilecek mi? Nasıl ortaya çıktığı bilinmeyen, çok eski bir zeh...