⭒7⭒

740 571 8
                                    

Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar diliyorum! Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. :")

Paylaştığım şarkılara, profilimdeki Spotify linkinden, ⭒ adlı listeden ulaşabilirsiniz.

Bölüm şarkısı: ''Sena Şener - Ölsem''

                                   ☆

''Ee, ne dedi doktor?'' diye sordu abim merak ve tedirginlikle.

''Doktor ameliyat diyor oğlum. Riskliymiş,'' dedi babam.

''Kardeşinin altı ay ömrü kalmış annecim. Doktor direkt bizim yanımızda, kardeşinin yüzüne söyledi,'' dedi annem. Yüzünden düşen bin parçaydı. İnsanın çocuğunun altı ay sonra öleceğini öğrenmesi, belki de dünyanın en kötü şeylerinden biridir.

''Nasıl yani? Olur mu öyle şey? Ne biçim doktor bu ya? Dila içerideyken mi dedi bunu? İnsan bir düşünür. Bir de profesör olacak!'' dedi abim sinir ve hayretle. Sıkıntıyla derin bir nefes alıp verdi. ''Hayret bir şey ya...''

''Evet, Dila bizim yanımızdayken söyledi. Bir tek bize değil, gelen diğer hastalara da bu tarz şeyler söylüyormuş. Fizik tedavi merkezinde birkaç kişiden duymuştum,'' dedi annem hayretle. Gözü dalmıştı, konuşurken bir şeyleri düşündüğü belliydi.

Durumum zaten kötüydü, bu yüzden zaten moralimiz bozuktu ama bunun söyleniş şekli bizi daha da zedelemişti.

Ölen bir insana, ölüyorsun diye bir anda söylemek ne kadar mantıklıydı bilmiyorum.

''Alanında uzman olabilir ama keşke biraz daha düşünceli olup, halden anlasa. Oraya gidenler, hasta insanlar, zaten moralleri bozuk oluyor. Bir de üstüne bir anda...'' sesim iyice kısılıp bir fısıltıya dönmüştü. Cümlenin sonunu getirmek çok zordu. Ama güçlü olmam gerektiğini, daha doğrusu güçlü olmak zorunda olduğumu hatırladım. Ne kadar fark ettirmemeye çalışsam da konuşmaya devam ettim. ''...'altı ay sonra ölür bu' demesi hiç kibar bir davranış değildi,'' dedim. Sesimin kısılmasını ve cümleye zor devam ettiğimi elbette fark ettiler. Annem ve abim birkaç saniye sessizce, derin bir üzüntüyle yüzüme baktılar. Ciddiyetimi korumaya ve renk vermemeye çalıştım.

Annem güçlü olmak istercesine derin bir nefes alıp anlatmaya devam etti.

''Kardeşinin durumu çok kötüymüş. Ameliyat olmazsa, çok kısa bir sürede, omurgası, ciğerlerine ve aynı zamanda iç organlarına baskı yapacakmış. Yürüyemediği için ciğerleri zaten küçük. Bir de baskı yaparsa, bu solunumunu daha da olumsuz etkileyecek. Omurgası ameliyat olmadığı her saniye daha da yamulmaya devam ediyor. Ve zaten var olan yutkunma zorluğu, omurgası yamuldukça onu daha da zorlayıcı bir hale geliyormuş. Şu an durumu gün geçtikçe daha kötüye gidiyor. Altı ay içerisinde ameliyat olmak zorunda. Yoksa... Onu kaybedebiliriz,'' dedi.

İçimden, harika değil mi? Hiçbir iyi haber yok. Hepsi kötü, diye düşünüyordum. Sinirlerim bozulmuştu. Sırtımda var olan yük, gün geçtikçe daha da büyüyordu. Kafamda tek bir soru vardı. Tıpkı bir dua gibi, farkında olmadan zihnimde sürekli bunu tekrarlıyordum.

Sırtımdaki bu yükü alman mümkün mü Tanrım?

Annem bir süre konuşmaya ara verdi. Birkaç dakika sonra derince bir nefes alıp yine konuşmaya başladı.

''Solunumu daha da etkilendiği için bağışıklık sistemi daha da zayıflıyor. Onu hastalıklardan daha çok korumak zorundayız. Dila'ya pür dikkat etmek zorundayız. Dışarıda hasta olan insanlardan daha da uzak durmalıyız. Eve gelen giden, hasta mı diye sürekli dikkatli olmalıyız. Ameliyat olana kadar Dila bolca nefes egzersizi yapmak zorunda. Ciğerlerini ne kadar geliştirebilirsek kâr kârdır. Ve en önemlisi bir an önce doktor ve hastane araştırması yapıp, en kapsamlı bilgiyi toplamamız lazım. Dila ne kadar kısa sürede ameliyat olursa, vücudu o kadar az zarar görürmüş, bir an önce operasyon geçirmesi daha iyiymiş, doktor öyle söyledi,'' dedi.

Zehirin İlacı (Gerçek Bir Hayat Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin