2.5

500 32 6
                                    

Herkese selaamlaar! Bugün bin okumaya ulaştık ve hepinize çok teşekkür ederim. Çok ufak bir rakam olarak gözüksede beni çok duygulandırdı.

Okuyan, destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar diliyorum 🤍

Özgür'den...

Hızlı nefes alışverişlerimle hastanenin merdivenlerinden çıkarken içimde oluşan bu kötü acıya engel olamıyordum. Can'dan gelen o mesaj benim canımı o kadar yakmıştı ki adeta ölüp ölüp dirilmiştim.

Korkuyordum. Onu kaybetmekten o kadar çok korkuyordum ki...

Onun benden gideceğini ne kadar kabullenmiş olsamda düşüncesi beni öldürüyordu.

3. Kata ulaştığımda direkt bitik bir halde yerde oturan Can beni karşılamıştı. Beni görür görmez ayağa kalktığında bir an yerinde sendeledi. Gözlerinin şiş ve dolu olduğunu gördüm. Ben ne kadar canımın yandığını söylesemde canı en çok yanan kişi oydu. Açelya ile birbirlerini kendilerine dayanak olarak görmüşlerdi ve Açelya'yı kaybetme korkusu en çok Can'ı bitiyordu.

Hızla ona doğru birkaç adım attığımda hiç beklemeden bana sarıldı. Sırtını sıvazlayıp ona destek olmaya çalışsamda kafamdaki tek düşünce Açelya'nın nerede olduğuydu.

"Yoğun bakımda..." Diye mırıldandı. Ardından yavaşca benden ayrıldı. "Göstermiyorlar." Dedi zorlukla. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladığında onu takip ettim. Yürürken bile zorlanıyordu. Bu halde bile böyleyken kardeşi gittiğinde ne yapacak düşünemiyordum bile. Birkaç saniye sonra geniş camlı bir yere geldiğimizde bakışlarımı o tarafa çevirdiğimde yatakta yatan Açelya'yı gördüm.

Yatakta bitkince uyuyordu. Koluna takılı serumlar, burnuna takılı nefes alma aleti... Saçları? Altın rengi saçlar? Yoktu... Benim dokunmaya bile kıyamadığım o saçlar yoktu. Saçlarını mı kazımıştı? Sol gözümden düşen yaşı silip zorlukla yutkundum.

"Eve girdiğimde..." Can'ın sesiyle beraber bakışlarımı ona çevirdim. "Açelya'ya defalarca seslendim ama cevap vermedi. Evin her yerinde onu aradım. En sonunda lavobaya girdiğimde yerde hareketsizce yatıyor olduğunu gördüm. Elinde tıraş makinesi, yerde sapsarı saçları ve cansız bir şekilde yatan Açelya..."

Gözümden düşen yaşları silmedim. Gözyaşlarımı saklamadım, bu sefer saklamadım. Hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Bu kadar çabuk mu? Daha çok erken değil miydi? Nasıl bu kadar erken gidebilirdi benden? Ben ona verdiğim sözleri daha tutamamışken nasıl gidecekti o? O daha çok küçük, hayalleri var...

Başarılı bir mimar olamadan, üniversiteden mezun olamadan, bir kız çocuğu sahibi olamadan, hayallerine kavuşamadan nasıl gidebilirdi ki?

"Doktorlar ne diyorlar?" Diye sordum zorlukla.

"Uyanmasını bekleyeceğiz, ama artık yine de o aletlere bağlı yaşayacak. Bu kısa süre zamanda kendini nasıl isterse öyle olacak."

Her şey ona bağlıydı. Bu aletlere bağlı olsa da bu süre zarfında o ne kadar yaşamak isterse o kadar yaşayacaktı. Bana 'ölmek istemiyorum' demişti. Soğuk denizin ortasında birbirimize sarılarak hüngüre hüngüre ağlamıştık. O ölmek istemiyordu. Yaşamak istiyordu...

17 saat sonra...

Tam 17 saat.

17 saattir çiceğim'den gelecek tek bir tepkiyi bekliyorduk. Hâlâ uyanmamıştı, parmağını bile kıpırdatamamıştı. Göz kapaklarım usul usul kapanırken yavaş adımlarla lavobaya ilerledim. Yüzüme soğuk bir su çarpıp kendime gelmeye çalıştım. Lavobadan çıkıp koridora döndüğümde kalabalığı bir kez daha fark ettim.

canım yanıyor | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin