2.9💉

2.1K 219 301
                                    

atenxx 'e ithaf edilmiştir.

Sınır doldu, yeni bölüm attım ama çok hızlı doldurunuz bu sefer 250 olsun🥺

💉

Hayat.

Kemiklerimin ağrısının geçmesi için gerinip kantnr ilerledim. Daha gecenin 3'üydü, ayılmam lazımdı.

Ayşe ve Ricardo hoca olmadığı için sıkılmıştım. Bu zamana kadar Mert'in çağırmaları dışında onunla baş başa kalmadığım için onun yanına da gitmemiştim. Beni sinir etmediği zamanlarda sebepsizce utanıyordum ondan.

Yine de kıyamayıp ona da kahve almış, bisküvileri de cebime koymuş asansöre binmiştim. Bir saat önce görmüştüm, acildeki sedyeye yatmış uyuyordu ama gecenin bu saatinde ne vakası ise birisi beynim kanıyor diye hastaneye koşarak girmişti.

Aynadan üstüme baktım. Normal doktor formalarım ve beyaz önlüğüm vardı. Boynumdaki steteskop bayağı bir kaymıştı, elimde kahve olduğu için düşürmemek için yürürken zorlanacaktım.

Boş koridorda ilerleyip odasının önüne geldikten sonra dirseğimle çaldım. "Gir."

"Kapıyı açar mısınız?" Kapının kolu yoktu, tokmağı vardı ve onu açamazdım.

Kapıyı açıp yorgun görünen yüzü ile bana baktıktan sonra sırıttı. "Oo, siz bu odanın konumunu, koordinatlarını bilir miydiniz Hayat Hanım?"

"Biliyormuşum demek." diye mırıldanıp kahveyi masasına koyduğumda yan tarafıma geçip eğildi. Ne yaptığına bakmak için kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. Yüzümü inceleyip kaşlarını çattı. "Kaçtan beri molaya çıkmadın, gözlerin kıpkırmızı."

"10.30 da yarım saat yemek yemiştim." Kafasını sallayıp stetoskobumu düzeltti. "Daha TUS'a girip ihtisas yapacaksın, alış bunlara." Güldü. "Doktor, ihtisasını tamamlayıp beni alır mı acaba?"

"Sizi ihtissını tamamlamış doktor alsın o zaman hocam."

"Salak olma Hayat, evet kocam da ben de doktoruz demek istemiyor musun? Ben isterim."

"Hastanemizde çok doktor var, bulun birini o zaman." dediğimde göz devirip sedyeyi işaret etti. "Uzanmak ister misin?"

"Yok teşekkür ederim." dediğimde ofladı. "Ettiğim bir ricayı da kabul et, soru sormadım. Nezaketen..."

Belimin iki yanından tutup kaldırdı ve sedyeye oturttu. Sonra elini çekmeden tip tip belime baktı. "Bu kadar hafif olacağını tahmin etmemiştim, az kilo al."

Çekilmediği için cevap vermeden yüzüne bakakaldığımda gülümseyip parmağının ucuyla burnuma vurdu. "Şöyle baktığında var ya içimden neler geçiyor bir bilsen..."

Geri çekilip kahvemi elime tutuşturduktan sonra kapıyı kilitleyip bana baktı. "Dan diye dalıyorlar odaya, o yüzden kilitledim ama istersen..."

"Sorun değil hocam."

Bir şeyler mırıldanıp sandalyesini yanıma çekip oturdu. Ben sedyede, o sandalyede oturduğu için benden aşağıda duruyordu. Arkasına yaslanıp kahvesinden bir yudum aldığında cebimdeki bisküvileri çıkarıp birini ona uzattım. "Buyrun."

"Neden Ayşe ve Ricardo yokken mesafeli konuşuyorsun?" dedi gözlerini kısıp. "Seni rahatsız ediyorsam söyle, bunu bilmeye hakkım var."

"Yok estağfurullah, ben Ricardo hocaya da mesafeli konuşuyorum. Meslekte üstümsünüz."

"Sadece bir kaç yıl, abartma. Sen de stajyersin biz de."

Bir şey demeyip kendime aldığım büskiviyi açıp ısırdım. "Ayşe ne yapıyor acaba?"

"Uyuyordur bu saatte, ne yapsın?"

Kafamı sallayıp odayı inceledim. "Bu ışıkların maliyeti neydi?"

"Bilmiyorum."

"Tüm hastanenin fayanslarını yapmak da çok zordur, kaç usta çalıştı acaba?"

Salladığım ayaklarımı bileklerimden tutup yüzüme baktı. "Neden böyle sorular soruyorsun?"

"Muhabbet ediyorum işte." dediğimde kahkaha atınca yüzüne baktım. "Karşımızda yoğun bakım var, sessiz gülün lütfen."

"Böyle rica edersen ırzıma bile  geçebilirsin." diye çapkın çapkın göz kırptığında elimi kaldırdım. "Şaplağı yersin ağzının ortasına bak."

Yine kahkaha atıp ayağa kalktığında aşağıya indim. "Ota boka gülme, gidiyorum ben. Palyaço var karşında sanki."

"Aga noluyor sana aga?" deyip önüme geçtikten sonra kollarımdan tutup yerlerimizi değiştirdi. Dizilerdeki gibi beni kapıya yapıştırıp, ellerimi de yan tarafta sabitledi. "Rahat dur."

Yüzüne bakmayıp karşıma, göğsüne bakarken bir elimi çekip elimi yüzüme koydu. "Niye kaçıyorsun hep benden?"

"Kaçmıyorum?"

"Rahatsız mı oluyorsun benden, niye titriyorsun?"

"Hayır, siz kafanızda kurmuşsunuz."

"Yine başladık siz siz diye ötmeye." deyip geri çekildi ve kaşlarını çatıp masasına oturduktan sonra telefonu eline aldı. "Anneme diyeceğim, seni istemeye geleceğiz. Hazır ol."

"Aynen aynen." dediğimde telefonu kulağına götürünce gözlerimi büyüttüm. "Saat 4'e geliyor salak mısın?!"

Bana ters ters bakıp konuştu. "Alo anne napıyon? İyi, uyu. Ben seni hayırlı bir iş için aramıştım." Arkasına sırıtarak yaslanınca yanına gidip telefonu almaya çalıştım ama sandalye tekerlekli olduğu için kurtuldu. "Piknikte kırmızı-siyah saçlı bir kız vardı ya, onun annesinin numarası var mı sende?" Heyecanlanıp güldü. "Kız sen nesin, canım anam benim. Tamam şimdi onu ara da kızını istemeye gidelim. Hayat'ı... Ne demek şimdi arayamam uyur anne, uyumasın banane. Ben evlenmek istiyom artık, 30 yaşına geldim. Hayat da zaten öyle demişti, kimse almazsa ben alırım seni demişti."

Dehşetle elimi alnıma koyduğumda bir şeyler daha deyip telefonu kapattıktan sonra gülerek sandalyeyi bana yanaştırıp, kendisi ile masa arasına sıkıştırdı beni. Ellerini belime koyup yüzüme baktı. "Annem evlenme izin verdi, seninki de izin verirse gel evlenelim."

💉

puşt mert

İspanyol Translatem. | Texting 🏥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin