dedikodu var koş götoş
sunghoon:
bitireceğim sizi
neredesiniz
beş dakikaya parti yerine gelmezseniz geberteceğim ikinizi dejay:
riki ile beraberim
gelememsunghoon:
biliyorum o kadarını
partideki kızı ağlattınjay:
deltamdan hoşlanıyordusunghoon:
deltandan?
her neyse şu an bunu sorgulamayacağım
daha önemli bir şey var
jungwon yok
en son midesi bulandığı için tuvalete gitti
sarhoştu zatenjay:
ne demek yok
aradın mısunghoon:
geri zekalı aramamış gibi mi duruyorum?jay:
tamam yakınlardayız
gelip arayalım beraber<>
<jungwon>
gerçekten tam zamanıydı.
vücudum yanmaya başlamış alnımdan ter akarken yüzüme su çarpıp çıkmıştım.
kızgınlığımın yaklaştığını unutmuş bir şekilde hevesle buraya gelmiştim.
şu an ise midem bulanıyor ayakta duramıyordum. çok az içmeme rağmen kızgınlığım başladığı için etkisi fazla olmuştu.
elimi cebimdeki telefona götürecekken dengemi kaybetmiştim ki biri beni tutmuştu.
"oh iyi misin? bir dakika sen sunghoon'un kardeşi değil misin?" göz göze geldiğimiz çocuk koyu göz makyajı küpe ve dudağındaki piercing ile bana bakıyordu.
"sen kimsin ki?" demiştim gözlerimi dudağından çekerek.
"kim sunoo. bu partiyi onunla beraber düzenledik"
anladığımı belirtircesine kafamı sallayıp hala beni tuttuğunu fark etmem ile ondan ayrılmıştım.
dengem bozulduğunda tekrar ellerini belime doğru yerleştirip beni dikleştirmişti.
"iyi misin gerçekten?" dediğinde elde olmadan gelen duygusallıkla "hayır değilim" diyip ne ara dolduğunu bilmediğim gözlerimi silmiştim.
"kızgınlığa girdim eve gitmem lazım"
"sunghoon'u çağırayım mı? ya da dur senin yanından ayrılmamam daha iyi olur feromon yaymaya başlamışsın bile arasam mı?"
"arasan ne yapabilir? o da içti beni eve götüremez. beni sadece dışarıya çıkartabilir misin? sürücü çağıracağım?"
"ne yani tanımadığın biri sen kızgınlıktayken-"
"seni de tanımıyorum?" diyip ona baktığımda omegam 'tanışabiliriz bence' diyerek ağzının suyunu akıta akıta karşımdaki alfaya bakıyordu.
"aynısı mı?"
"değil mi?"
"değil. ben abini tanıyorum sonuçta"
ikimiz de bu saçma diyaloga karşı gülmeye başlamıştık.
"seni götürmemi ister misin? arabam burada" dediğinde başta reddetsem bile ellerini bedenimden çekmeyip ilerletmişti.
arabaya bindiğimde galiba yeri biliyordu bu yüzden bir şey demeden onu izlemek için kafamı geriye yaslamıştım.
"feromonun..." dediğinde gözlerim kapanıyordu ama geri açıp ona bakmıştım.
"mandalina kokusuna bayılırım biliyor musun ama mandalinaya alerjim var" demişti.
"bana da mı alerjin var" diyerek kıkırdadığımda gülümsemişti.
bir şey dememişken araba da durunca geldiğimizi fark etmiştim.
dikelip arabadan inecekken "denememi ister misin?" demişti.
"neyi?" diyerek ona baktığımda "sana alerjim var mı öğrenmeyi?" demişti.
gözlerimiz birleştiğinde bir şey diyememiş ama arabadan da çıkamamıştım.
kemerini çözüp ellerini belime atıp beni kendine yaklaştırmış ve mührümün üstüne öpücük kondurmuştum.
mavileşen gözlerim onun kırmızılarıyla buluştuğunda ben de kendimi tutamamış onu gördüğümden beri aklıma takılan şeyi sormuştum.
"peki ben de piercing seviyor muyum deneyebilir miyim?" demem ile üst dudağımı dudaklarının arasına almıştı.
ben ise alt dudağını emerken bunun hoşuma gittiğini belli eden mırıltılarla ellerimi omzuna atmıştım.
nefes nefese "sevdin mi?" dediğinde gözlerim tekrar dudağına kaymıştı. gülümseyerek onu onayladığımda hala gözlerimi dudaklarından çekmeyerek "peki senin bana alerjin var mıymış?" dediğimde o ise dudağımın yanına öpücük kondurmuştu.
"var gibi duruyor mu?"
<>
HOCAAAM HOCAAAM AY NOLUYO NOLUYO
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴅᴇʟᴛᴀ-ᴊᴀʏᴋɪ ✓
Fanfictionriki: bebeğim jay: ne var? riki: bebeğim olduğunu kabul ettin jay: ya delirtme beni orospu çocuğu