•Ölü•

3.4K 163 28
                                    


Nil'den

'Hey, beni unuttunuz!'

Sesim boşlukta yankılanıyordu sanki ama ben boşlukta değildim, ben boşluğun kendisiydim.

Sahildeydik; ben, annem, babam, abim...

Hem oradaydım hem de onları dışarıdan izliyor gibiydim. Deliriyor muydum?

Gülüyorduk, babam elindeki piknik sepetini yere bırakmıştı. Ben ise abimle kovalamaca oynuyordum.

Babam, piknik sepetinden çıkardığı bezi yere serdi ve üzerine oturdu. Ben hâlâ abimle kovalamaca oynuyordum.

Annem eğilip sepetten bir şey alacağı sırada babam, annemin yanağından öpmüştü. Annem, babama gözlerini kocaman açarak baktı sonra ise o eşsiz gülüşünü gözler önüne serdi. Babam anneme büyülenmiş gibi bakıyordu, her zaman onların sevgisine özenirdim.

Annemin arkasından bir gölge yaklaştı, bağırdım... 'Anne kaç, yakalayacak seni! Baba bir şey yap, baba! Abi, abi!..'

Sesim hiçbirine ulaşmadı, gölge annemin beyaz elbisesini kırmızıyla boyadı. Babam, yerde yatan annemin başını göğsüne yaslamış ağlıyordu. Sonra o göründü, 9 yaşındaki ben. Ne kadar da sıskaymışım... Donmuş bir şekilde annemle babama bakıyordum, abim yoktu. Sahi abim neredeydi?

Babam kalkıp sıska çocuğa doğru yürüdü. Onu orada öldüresiye dövdü. 'Anneni sen öldürdün! Abin senin yüzünden yok, onlar yerine sen ölmeliydin!' diye bağırdı. Sıska çocuk sadece baktı, ağlamadı.

Sıska çocuk tek kalmıştı şimdi, annesi de yoktu.

Yavaşça ona doğru adımladım, yanına gelince durdum. Sıska çocuk çok yalnızdı...

'Üzülme,'

'Üzülmüyorum.'

'Ama ağlıyorsun?'

'Ağlamıyorum, sadece ruhumu serbest bırakıyorum.'

'Ruhunu mu serbest bırakıyorsun?'

'Evet, ruhu olan insan ağlar. Sen hiç ağlamaz mısın?'

'Ağlamam.' dedim, kısa bir cevapla.

Sıska çocuk bana doğru döndü, gözleri şaşkınca açıldı.

'Ben birini öldürmüşüm.' dedi üzgün çıkan bir sesle.

'Kimi?' dedim çekinerek.

'Seni... Sana bakınca fark ettim. Ben, seni öldürmüşüm.'

'Ama ben yaşıyorum, bak karşındayım.'

'Ruhun? O da karşımda mı? Sen ruhunu kaybetmişsin.' dedi.

Bir şey diyemedim. Sıska çocuk çok üzgün konuşuyordu. Ben buradaydım, ruhum olmadan nasıl burada olacaktım ki?

Başımı sıska çocuktan tarafa çevirdim. O, buradaydı. Bize yaklaştı, onu fark edince sıska çocuk bana döndü.

'O senin ruhunu kurtaracak, git onunla.' dedi gülerek.

'Ama ben seni bırakamam, yalnızsın!'

'Beni ancak onunla gidersen kurtarabilirsin, git' dedi.

Kafamı salladım. Ve adamın karşısına geçip uzattığı ele baktım.

Pamir, ben seni seviyor muyum?

Pamir, yoksa ben sana çoktan aşık mıyım?

Pamir, benim için nesin?

Uzattığı eli tuttum.

Uzunca bir uykudan uyanmış gibiydim. Gözlerimi açar açmaz karşılaştığım beyaz tavan, hastanede olduğumu düşündürmüştü bana. Haraket alanımı kısıtlayan maskeyi çıkartmak için elimi kaldırdığım sırada serum takılı olduğunu gördüm.

İçeri beyaz önlüklü bir adam koşarak girdi. Karşımdaki cama baktım, hemşire perdeyi kapatmadan önce onu gördüm, ruhumu kurtaracak olan adamı.

O beni gördü mü pek emin değilim. Doktor gözlerime kalem şeklinde olan ışık tuttu.

Gözlerimden ne umdu da ne buldu pek bilmiyorum ama yüzünde bir gülümseme vardı.

"Nasılsınız Nil Hanım?" diye sordu gülüseyerek.

"Normal?" dedim maskenin izin verdiği kadar. Acaba o nasıl?

"Durumunuz şu an iyi, normal odaya alınacaksınız. Tekrardan geçmiş olsun." dedi.

"Doktor bey, bir bakar mısınız?" dedim aklıma gelen şeyle gülerek. Yapma, bak çok kötü olur.

Pamir'den

Kapının önünde delirmiş gibi volta atıyordum.

"Abi bir şey olmayacak, bizim kardeşimiz o!" dedi Ateş, endişeli sesiyle.

Tam o sırada doktor çıktı. Hemen hepimiz karşısına dikildik. Soran gözlerle doktora bakıyorduk.

"Sanırım bir açıklama yapmam gerekiyor. Bunu söylemek benim için kolay değil, hatta yapabileceğimi bile sanmıyorum. İçeriye girip kendiniz bakmalısınız." dedi.

Yüzü çok tuhaftı. Bir ölüm haberi veriyor gibiydi, kalbime bir ok saplandı sanki. Kendime güç toplamaya çalışıyordum.

Elim yavaşça kapının kolunu kavradı. Derin bir nefes alıp kolu aşağıya indirdim.

Beyaz örtüyü suratına kadar çekmişlerdi. Yüzü görünmüyordu. Elim yavaşça kalbime gitti. Ölemezdi, ben onsuz yapamazdım.

Koşarak yanı başına geldim, gözümden yaşlar akıyordu. Yatağın başında iki dizimin üstüne çöktüm. Tim de başıma toplanmıştı, hepsi ağlıyordu. Ayı Sadi bile ağlıyor.

Tam elimi uzatıp örtüyü açacaktım ki örtü hızla açıldı ve kahkaha atan Nil ile karşılaştık.

"Öteki dünyaya bir gittim geldim!" diyip gülmeye devam etti ama bir yeri acımış olmalı ki yüzünü buruşturdu.

Devam edecek...

Nasılsınız?

Diğer bölüm yarına gelir

Bölüm çok uzun olmasın diye yarıda kestim, sizi sıkmak istemedim :)

Şaka nasıldı

Nil hemen sahalara çıktı sjslsjlsks

Sizce Pamir ve tim ne tepki verecek

Neyse iyi geceler canlaaar





ASKER| ASKER SERİSİ 1.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin