•Eski•

3K 132 47
                                    

Bölüme geçmeden önceee biraz dertleşelim, nasılsınız?

Öylesine sormuyorum, ciddi ciddi nasılsınız?

Hayat nasıl gidiyor?

Ben en sonda anlatacağım, orada görüşürüz^^

2 hafta sonra...

Hastaneden çıkacaktım bu gün, zaten fazla tutmuşlardı. Haraket etmekte sıkıntı yaşamasam da morluklar daha gitmemişti. Yüzümde fazla olmasa da vücudumda çok fazlaydılar, çok fazla...

Pamir ve tim sürekli gelmişti, tim gündüz geliyordu ama Pamir geceleri kalıyordu yanımda. Çok az uyuyordu, anlıyordum yüzünden. Bu iki haftada çok yorulmuştu, bazen buna hakkım olmadığını düşünüyordum.

Kapının yavaşça çalmasıyla düşüncelerimden kurtuldum. Gelen Pamirdi.

"Giyindin mi?" dedi, kapının arkasından.

Kendimi toparlayıp "Evet, gelebilirsin." dedim. Bazen çok garip geliyordu, bu zamana kadar çok fazla samimiyetimiz yoktu ve birden böyle olmak, garipti işte. İçeriye girip kapıyı kapattı. Siyah bir eşofman altı, üzerine de siyah renkte bir oversize sweatshirt giyinmiştim. Saçlarımı salık bırakmıştım, boynumda olan morluklar yüzünden.

"Seninle bir şey konuşmak istiyorum." dedi, ciddi bir ifadeyle. Merak tüm bedenimi esir almıştı, şu iki haftada ilk defa bu kadar ciddiydi. Yatağa oturmam için eliyle işaret etti. Dediğini yapıp yatağa oturdum, kendisi de boş kalan kısma oturup bana doğru döndü. Gözlerime baktı, bir süre sadece baktı. Kaşlarımı çatmış onun haraketlerini çözmeye çalışıyordum ama bir şeyi çözebildiğim de yoktu.

"Baban," diyip duraksadı.

"Ne olmuş ona?" dedim daha da çattığım kaşlarımla. Ağzından çıkacak şeyi bekliyordum.

"Baban dışarıda, seni görmek istiyor." dedi, az çok aramızda olanları, daha doğrusu onunla konuşmadığımı biliyordu.

"Ona söyle, benim anca kefenimi görür. Yaşarken değil onun gözlerine bakmak aynı çatı altında oksijen bile almam. Dışarıdaysa gönder benim babam yok!" dedim, sert çıkan sesimle. Özür dilerim küçük kız, sen olsan şimdi koşup ona sarılmak isterdin ama ben yapamam, sen yoksun...

"Ben seni bırakmam, kızım." duyduğum sesle kapıya doğru döndüm. Oradaydı, eli kapının kolundaydı. Son görmeme göre çökmüştü. En son on yaşında gördün zaten Nil. Siyah saçlarına ak düşmüş yer yer kendini göstermişti. Gözlerinde özlem vardı ama benim gözlerimde sadece nefret vardı. Bir insan kendi canından nefret eder mi, ben ediyordum. Ona baktığımda hissettiğim tek duygu nefretti, ne çok isterdim özlem olmasını...

"Siz kimsiniz, kızınız burada yok. Burada bir tek ben varım ve bende sizin kızınız olamam. Benim babam seneler önce öldü." dedim tok çıkan sesimle. Aynı özlemiş gibi bir ifadeyle bana bakıyordu. Ama ben biliyordum, başka bir amacı vardı.

"Çıkış işlemlerini hallettin mi?" diye sordum Pamir'e.

"Hallettim." diye cevapladı beni.

Elime sırt çantamı alıp kapıya doğru yürüdüm. Kolunu kapıdan çekmemişti, bir adım ileriye doğru geldi. Kapıdan çıkacağım sırada kolumu tuttu. O bana dokunamazdı. O bana zarar veremezdi.

ASKER| ASKER SERİSİ 1.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin