•Ateş•

3.6K 187 9
                                    

Altta küçük bir yıldız var ona dokunur musunuz?

Yeni bölümle güne merhaba hsksjs

Zincirlerden kurtardık Nil'i, kucağıma aldım. Kollarımın arasında hiç olmadığı kadar küçük görünmüştü gözüme. Dışarı çıkarken kulağına,duymayacağını bilsem de, fısıldadım.

"Seni seviyorum, seni her şeyden çok seviyorum. Herkes bıraktı beni, sen de bırakma. Dayan kalbim, benim için dayan sol yanım."

Etrafıma bakındım, Ateş yoktu. "Ateş nerede Semih?!" diye bağırdım.

"Buradayım komutanım, şerefsiz bir piçi yakalamakla meşguldüm." dedi gülerek. Sağ elindeki silahı havaya kaldırmıştı, sol elinde ise ensesinden tutup yerde sürükleyerek getirdiği Şahraz vardı.

"Keklik avına gidiyorsun bizi çağırmıyorsun, oluyor mu Ateş?!" dedi Sadi abi.

"Akşama size keklik yahnisi yapcam diye ne badireler atlatayım, siz bana trip atın. Asıl size oluyor mu Sadi abi?" dedi ciddiyetle. Keklik yahnisi? Bu çocuğun kafası nasıl çalışıyor acaba?

"Buluşma alanına, hadi." dedim. Tim toplandı. Ateş hâlâ Şahraz'ı bırakmamıştı, yerde sürüklüyordu.

"Öldü mü Ateş?"

"Yok komutanım o zevki size bırakıyorum ama dizinden vurdum." dedi.

Kafamı salladım. Kısa bir yürüyüş ardından buluşma alanına varmıştık. Kucağımdan bir an olsun bırakmadım Nil'i.
Yavaşça yere yatırdım.

"Nergis, gel." Nergis yanıma geldi, Nil'in kafasını yavaşça kucağına bıraktım. Saçlarına son kez dokunup ayağa kalktım. Seni şimdi benim elimden kim alacak!

Şahraz uyanıktı, sadece uyuyor numarası yapıyordu. Yanına gelip yanına çömeldim, suratına okkalı bir tokat attım.

"Aç lan gözlerini!" diye bağırdım. Gülerek açtı gözlerini.

"Nasıl anladın, ikiniz de zekisiniz ha!" dedi Şahraz.

"Senin amına korum," suratına art arda yumruklarımı geçirdim. Normalde bunu yapmamam gerekirdi ama bu canımı yakmadan önceydi.

Ayağa kalktım, suratı kan içinde kalmıştı. Nil gibi... Nil gibi.

Tabancamı çıkardım, diğer dizine de ben sıktım.

Çığlık attı, acımadım. Onlar da Nil'e acımadılar.

Tekrar Nil'in yanına döndüm. Helikopter gelmişti. Kucağıma aldım. Herkes binince havalandık.

Yarım saatlik yolun ardından iniş yapmıştık. Hazır bekleyen ambulans Nil'i alıp hastaneye götürdü. Arkasından bakakaldım. Albay postası yanıma gelip albayın beni çağırdığını söyledi.

Time "Dinlenin." diyip sert adımlarla askeriye koridorunda yürümeye başladım. Kesin hastaneye gideceklerdi. Albayın odasının önüne gelince derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım.

"Gel!" içeriden duyduğum sesle kapıyı açıp girdim.

Selam durup "Pamir Şensoy, Mardin, emret komutanım." dedim gür bir sesle.

"Rahat asker, otur." rahata geçip dinlemeye başladım. İlk söylemesinde oturulmayacağı için oturmadım.

"Bu bir emirdir, otur." dedi sert sesiyle, hemen oturdum.

"Rapor ver."

"Kampa yarım saatlik bir mesafede helikopterden indik, kampa yaklaştığımızda gruplara ayrılıp etrafı sardık. Uzun bir çatışmanın ardından kamp düştü ama Şahraz kaçmıştı. Biz yüzbaşını mağralarda ararken Karabatak peşine düştü ve yakalayıp getirdi. Kaçtığı için sol dizinden vurmak zorunda kalmış. Helikopteri beklerken baygın olduğunu sanıyorduk ama değilmiş, kaçmaya çalışınca sağ dizinden vurmak durumunda kaldım."dedim net bir ifadeyle. İnanmışa benzemiyordu ama yapacak bir şey de yoktu.

Ayağa kalkıp yanıma geldi, hemen ayağa kalkıp ona doğru döndüm. Beni kendine çekip sarıldı.

"Ben bilmiyorum sanki ne yaptığını, sağ salim geldinya başka bir şey söylemiyorum." dedi benden ayrılıp.

"Merak etme amca, benim görevim bu. Şehit olsam da 'Vatan sağolsun' diyeceksiniz." dedim.

"Öyle, hadi çık da Nil'in yanına git, aklın kaldı bilirim." dedi. Selam verip çıktım.
Senin onu sevdiğini biliyor Pamir.

Dünya âlem biliyor, o bilse ne olur?

Arabaya binip hastaneye doğru sürdüm. Sol yanım beni bekliyordu. Hastaneye girince gelen askeri nereye götürdüklerini sordum.

"Yoğun bakıma alınmış beyefendi, üçüncü kat."

Ne demek yoğun bakıma alındı, o kadar ağır değildi. Ağırdı, sen inanmak istemedin.

Koşarak üçüncü kata çıktım, tim buradaydı.

"Hafız abi, ne oluyor. Ağır değildi durumu, ne oldu birden?" dedim kolundan tutarak. Kalbim sıkışıyordu, ya ona bir şey olursa.

"Kalbi durmuş ambulansta, geri döndürmek zor olmuş. Normalde bu yaralar ona koymazdı ama kalbi... Yirmi dört saat gözetim altında kalacak eğer ki durumu iyise normal odaya alacaklar." dedi, sesi hiç olmadığı kadar üzgün çıkmıştı.

Yavaşça camın olduğu kısma yaklaştım, içerideydi. Camın arkasındaydı, bir elimi cama koydum, kafamı cama yaslayıp canıma baktım. Yüzündeki kanları silmişlerdi, bembeyaz olmuştu yüzü, yaraları vardı. Ağzına rahat nefes alsın diye maske takmışlardı.

Nefes alamıyordu, nefes alamıyordum.

Gözümden bir yaş düştü. Ben ilk kez onun için ağlamıştım, son kez olsa da onun için ağlayacaktım.

"Dayan, benim için. Gerekirse bir daha yüzüme bakma, konuşma. Kafamı bile kırsan 'Ah!' dersem şerefsizim. Yeter ki gözlerine bir kez daha bakabileyim, son bir kez. Yemin ederim, yemin ederim ki..."

Edemedim, 'Yemin ederim ki bir daha yüzünü görmem, yeter ki uyan." diyemedim. Camdaki elimi yumruk yaptım, sırtımı cama verip yere çöktüm. Bir dizimi kırıp kendime doğru çektim. Onsuz ben ne yaparım? Nasıl nefes alırım?

Ben bunları düşünürken önümden doktorlar hızla geçip odaya girdi. Camın önündeki perdeyi çektiler. İçeriyi göremiyordum.
Allah'ım sen onu bana bağışla, lütfen.

Ve son

Nasıldı?

Sizce Nil uyanacak mı?

'Başkarakter kesin uyanacak' dememenizi tavsiye ederim her an her şey olabilir :)

Peki Ateş, ben bu çocuğa aşığım be, yazarken gözümden kalpler çıkıyor.

Oy vermeyi unutmayın, öpüldünüz


ASKER| ASKER SERİSİ 1.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin