•Şehitler Ölmez•

1.7K 93 21
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...

Kadın gözlerini kapatmış hayatının ona hazırladığı film şeridini izlemeye başlamıştı bile. Saydı, sayarken süre doldu. Bir ses bekledi ama beklediği o ses kulaklarına ulaşmamıştı o sesin yerine Awedan'ın kahkaha atan sesi yankılanmıştı boş odada.

"Sen beni hafif biri zannetmişsin Yüzbaşı, tahmin etmedim mi sanıyorsun? Sizin ne kadar deli olduğunuzu bilirim ben, hele o timinin komutanı var ya onu daha iyi bilirim. Yıllardır bedenimde ondan bir emanet taşıyorum. İade edeceğim zaman gelince onun da bu dünyadan gideceği zaman gelmiş olacak." dedi eğlenen bir ifadeyle. Awedan'ı vurabilen tek kişi Kuzey'di, yıllardır süregelen bir düşmanlık vardı aralarında.

Nil gözlerini açmış, planının nasıl bozulduğunu anlamaya çalışıyordu. Bunu ona belli etmek istemedi, kendinden emin bir şekilde "O korku sana ömür boyu yeter, altına da kaçırdın mı bari? Ayrıca patlamaması iyi oldu Awedan, ellerimde can vermeni tercih ederim." dedi eğlenerek.

"Öyle mi asker, yap öyleyse. Tabi zincirlerin izin verirse, esirsin sen asker kabul et." dedi ellerini arkada birleştirirken. Gözlerinde zafer kazanmış bir ifade vardı.

"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Sen beni zincire vurarak esir ettiğini sanıyorsun ya Awedan, sen benim sadece bedenimi zincire vurup burada tutabilirsin. Ben esir değilim, ben bozkırda at koşturan o Türk'üm. Ben Papa'ya diz çöktüren Atilla'nın, çağ açıp çağ kapatan Fatih'in, yedi cihana hükmetmiş Osmanlı'nın soyuyum. Sen beni esir ettiğini sanırsın ama asıl esir sensin Awedan." dedi kadın kendini öne doğru eğip fısıldar gibi konuşurken. Fısıltısı bile onlara korku salmaya yetmişti.

"Çok konuştu bu, gece yarısı infaz edilecek. Canlı yayında! Yediden yetmişe herkese nam salmış Anka'nın ölümü de afili olmalı değil mi? O soyun senin ölümünü görünce bakalım ne yapacaklar?" dedi memnun olmuş bir ifadeyle. Nil'in başı dik, yüzü gülümsüyordu.

"Seve seve Awedan, seve seve can veririm ben bu vatana! Sen belki bir beni öldürürsün ama intikamımı almaya bin Türk dirilir gelir. Soyum kanımı yerde koymaz merak etme ama merak ettiğim bir şey var. Sen benim elimde can verirken hangi soy senin intikamını alacak?" dedi keskin bir sesle. Awedan sinirle çıkıp gitti. Nil, tekrar önüne döndü. Abisine baktı, üzerinde normal hayatta giydiği kıyafetler vardı. Abisi hangi sıfatla sızmıştı aralarına?

Mert, kardeşi ile gurur duyuyordu. Her ne kadar içi gitse de vatanı daha önemliydi, yapacağı tek yanlış harakette büyük bir felaketin eşiğine sürüklenebilirdiler. Kardeşinden, can yarısından vazgeçecek kadar çok seviyordu vatanını. Nil, onun zayıf noktasıydı ama vatanı daha önemliydi. Küçükken ayırmışlardı onları, daha çok küçüktü her gece babasına ve annesine onu sorardı. 'Hasta.' demişlerdi sadece, inandı. Küçük odasında yatağının yanındaki duvara çentikler atarak kardeşinin iyileşmesini bekledi. Duvarda çentik atacak yer kalmayınca anlamıştı bir şeyler döndüğünü. Böyle böyle yıllar geçti, her Nil'i sorduğunda cevabı bilenler tarafından kapı suratına kapatıldı. Mert büyüdü, Nil'i buldu ama gidemedi yanına. Kabul etmeyeceğinden korktu, tam bir korkaktı. Uzaktan uzağa izlemek en iyisi diye düşündü ama ilklerinde hep yanındaydı; ilk karne alışında, ilk liseye gidişinde, ilk harp okulu sınavına girişinde, harp okulundan dereceyle mezun olduğundaki törende, ilk meslek yerine gittiğinde... Daha bir çok ilklerinde yanındaydı ama Nil bunu bilmiyordu... Nil'in doğum gününde, Nil'in en sevdiği pastayı alır o sevdikleri parka gider kaldırıma oturup sanki karşısında kardeşi varmışcasına heyecanla mumu yakıp üflerdi. Nil bunları da bilmiyordu, tıpkı lisede onunla kavga eden oğlanları abisinin dövdüğünü bu yüzden kendisine bulaşmadıklarını bilmediği gibi...

ASKER| ASKER SERİSİ 1.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin