•Plan 162•

1.8K 92 16
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:)

Medya: Nil Şahmaran

İyi okumalar...

Albaydan izin aldım, bilgisayar ekibiyle beraber bulduğum USB'yi inceliyorduk. Karargahtaki odada iki bilgisayarın önündeydim. İkisini birlikte yönetmem gerekiyordu. Kapı açıldı, rütbeli biri gelmişti ki herkes ayağa kalkmıştı. Ben elimi bir saniye çekersem uğraştığım tüm kilitler başa saracaktı. Ayağa kalkmadım, tam gelip yanımda durdu. Kim olduğunu anlamamıştım. Kafamı çevirdim, bu yine neden gelmişti?

"Kızım, nasılsın?" dedi sanki bir kafedeymişiz gibi. Şu an rütbelimdi, kendisi albaydı. Albay Halis Karasu. Ama görev yeri burası değildi, neden buradaydı ki?

"Kodların büyük bir kısmını çözdük komutanım ama planla ilgili olduğunu düşündüğümüz kısım bizi zorluyor." dedim gözümü bilgisayar ekranlarından ayırmadan, ellerim hâlâ klavyenin üzerinde bir oyana bir buyana haraket ediyordu.

"Bunu sormamıştım. Nasılsın diye sordum?" dedi yineleyerek sorusunu.
Cevap vermedim, hatta yokmuş gibi davrandım. Askerlerin ilgisi üzerimizdeydi. Çok az kalmıştı, en fazla iki dakika içinde kodlar çözülecekti.

"Mustafa sana pasladığım dosyayı açıp içindekileri incele." dedim bir masa ötede olan askere.

"Emredersiniz komutanım."

"Ben seni rahatsız etmeyeyim o zaman." dedi, ve elini omzuma koydu. Eline ters bir bakış attım ve tekrar önüme döndüm. Önce eli gitti omzumdan sonra kapı sesi duyuldu. Son dosya, bunu da açınca her şey açığa çıkacaktı. Karşıma bir şifre çıktı. Kırmaya çalıştım.

"Komutanım burada kordinatlar var. Muhetmelen eylem planı yapılan yerlerin." diye seslendi Mustafa. Onunla aynı anda şifreyi de kırmıştım. Karşıma bir video çıktı, açtım. Bir görüntülü aramadandı, bir çok adam karelere bölünmüş ekranda yabancı bir dilde konuşuyordular.

"Çabuk bir tercüman bulun, Albay'ı çağırın. Çabuk!" Beklediğimizden daha büyük bir şey planlamışlardı. Plan 162 her ne boksa küçük bir kıyamet(!) yaşatacaklardı.

Kısa zamanda Albay yanında bir adamla odaya girdi. Hepimiz ayağa kalktık, "Rahat çocuklar, ne buldunuz Nil?" diye sordu yanıma geldiğinde.

"Komutanım önemli iki dosya bulduk, birinde kordinatlar diğerinde de bir videolu arama kayıtı var. Ne hakkında konuştuklarını bilmiyorum." dedim, tercüman ilk Albaya baktı sonra elindeki siyah çantasını masanın kenarına bırakıp kulaklıkları taktı. Her cümleyi çevirip önündeki kağıda yazıyordu. Kağıtta yazılanlara bir göz attım. Durdurmamızın imkansız göründüğü bir eylem planıydı. Aklımda şu sözler yankılandı, bize ilk öğrettikleri şey; "Zoru başarırız, imkansız zaman alır!"

Düşünmedim, bir an bile tereddüt etmeden Albay'a döndüm.

"Komutanım,bir planım var. İzniniz olursa Anka uçsun." dedim omuzlarımı dikleştirerek.

Planı hızlıca en ince ayrıntısına kadar anlattım.

"Üstlerle konuşacağım, sen hazırlığını yap ve uç Anka!" dedi.

Albay odadan bir hızla çıktı, aynı şekilde ben de çıkıp odama gittim. Siyah üniformalarımı giyindim, mühimmat odasına geçip lazım olan her şeyi aldım. Planlarına göre emir yarın verilecekti ama ben bu gece işlerini bitirecektim.

Albay bu sırada üstlerden izin almıştı.

Herkese kısa bir mesaj çektim göreve gittiğime dair. Bu bir nevi onlara veda mesajımdı. Sadece bunca zaman bana aile olmuş timime mesaj atmadım, onlar kısa bir mesajı hak etmiyorlardı. Ellerime aldığım iki zarftan birine Tim'e diye yazarken diğerine Sevdiğim'e diye yazdım. Bir askere ben gittikten sonra bunları sahiplerine vermesi için emanet ettim. İlk defa bir emanet bu kadar kalbimi ağrıtmıştı. Albay, onlara söylememi istese de vedaları sevmediğim için kabul etmedim. Gideceğimi bilirlerse gelirlerdi, gelmelerini istemedim. Pişman değildim, sonunda her askerin hayali vardı. Pişman değildim çünkü vatanım içindi, bayrağım içindi, dinim içindi... İlk değildim son da olmayacaktım.

ASKER| ASKER SERİSİ 1.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin