•Evli•

1.7K 93 20
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:)

Ne ara yardım timi geldi de bizi helikoptere bindirdiler hatırlamıyorum, tek odak noktam yerde yatan abimdi. Baş ucunda yere oturmuş saçını seviyordum, çok hatırlamıyordum ama bundan hoşlanıyordu galiba. Annem her yatmaya gittiğimizde gelir saçlarını okşardı yoksa uykuya dalamazdı. Şu an bunu yapmama ihtiyacı yoktu çünkü o uyanmamak üzere uyumuştu. Güçlü durmaya karar vermiştim ama dayanamıyordum, sanki dönecekmiş gibi bir umut vardı içimde ama bu umudun boşa olduğunu bildikçe kırk bıçak yarasıyla sarsılıyordu kalbim. Zaten hep umutlar öldürmez miydi bizi? Boğulan bir insan mesela son ana kadar umutla beklemez mi, aslında onu öldüren su değil, onu öldüren boşa umut ettiğini anlamaktır.

"Hatırlıyor musun abi," dedim sanki beni duyabilecekmiş gibi. "Ben fazla hatırlamıyorum ama küçükken bir kere düşmüştüm, gerçi ben hep düşerdim düz yolda yürüyemiyordum. Ana
okulunda da ilkokulda da çok dalga geçmişlerdi benle bu yüzden." diye devam ettim kıkırdayarak. Sonra gülüşüm soldu yüzümde boğazıma dikenli teller sarıldı. "Sen gelmiştin, tutmuştun böyle elimi," Dışarıda duran elini tuttum. "Düş, düşmezsen büyümezsin. Ben her düştüğünde yanında olacağım, tutup kaldıracağım elinden. Kaldırsana yine abi. Düştüm, bak her yerim yara içinde abi. Kaldırsana beni yine." dedim gözümden düşecek yaşı geri yollarken. "Sen uyumayı sevmezsin, bir daha uyanmayacak mısın? Keşke babam bizi ayırmasaydı, seni anacak daha çok anım olurdu." dedim kanlı elini kucağıma alırken. Helikopter inişe geçmişti, durdu, kapıları açıldı, tim tek tek indi. Sonra abimi aldılar, ben elini bıraktım. Gözlerim helikopterden indirilen bedendeydi, abim inince ben de indim. Gözlerimi abimden alıp karşı tarafa baktım. Tim, albay ve Pamir yan yana dizilmiş bana bakıyordular. Her zaman taştan bir duvar olan albay şimdi ağlamamak için zor duruyordu. Boş boş baktım, acım içime sığmıyordu. Bir adım atacaktım ki bir haykırış koptu boş pistte.

"Oğlum," diye haykırıyordu sesin sahibi. Sesin geldiği tarafa çevirdim bakışlarımı, oradaydı. Time doğru olan adımlarımı ona doğru çevirdim. İki asker zor tutarken onu, o abimi koydukları ambulansa doğru gitmeye çalışıyordu.
Tam karşısında durdum, beni görünce duruldu biraz. "Kızım," dedi acıyla. Tiksinerek baktım yüzüne, abimle olan anılarım bile sınırlıydı onun yüzünden.

"Nefretini sağlam tut Albay." dedim yüzüne kaskatı bir şekilde bakarken "Oğlun bana gelecek dört kurşunu kendi bedenine hapsetti, bana olan nefretini diri tut. Benim kendime olan nefretimle yarışsın." diye devam ettim yanından gitmeye yeltenirken. Anlamaz gözlerle bana bakıyordu, umursamadan yanından geçecektim ki sorduğu soru durdurdu beni.

"Senin için miydi, senin için mi şehit oldu benim oğlum?" dedi sadece, sesinde bir duygu kırıntısı aradım ama yoktu. Belki de beni suçlamasın istemiştim, bilmiyorum ama bu imkansızdı çünkü suçlu bendim. Ve ben ona bunun için kızamıyordum. Tim konuştuklarımızı duymamıştı.

"Evet, benim yüzümden oldu. Sağlam dur albay, beni yıkacak kadar sağlam..." dedim ve adımlarımı çevirip timin yanına geldim. Albayın tam karşısında durup selam verdim "Yüzbaşı Nil Karasu, bir şehitle görev tamamlanmıştır komutanım!" dedim boğazımdaki düğümü yok etmeye çalışırken.

"Başımız sağolsun!" dedi dikleştirdiği omuzlarıyla. Her zaman dikti onun omuzları, nice şehit vermişti kendi elleriyle. Gözleri hüzünlü olduğu kadar sertti. Başımı dikleştirdim, bu komutana benim kendinden geçmiş hareketlerim yakışmazdı.

"Vatan sağolsun komutanım!" dedim. Kafa sallayıp arkasını döndü ve karargaha girdi. Time baktım, hepsinin yüzünde tanıdık bir acı vardı.

Pamir de buradaydı, o beni anlıyordu. Ben ne onu ne de mutluluğu hak ediyordum. Ben yalnızlığı hak ediyordum. Yanlarından geçecekken Pamir kolumu tutup beni kendine çekti ve kollarını bana sardı. "Birlikte düştük birlikte kalkacağız, kalkamıyorsak da düştüğümüz yerde kalacağız." dedi kulağıma doğru. Gözümden düşen bir damla yaş eşliğinde kafamı salladım.

ASKER| ASKER SERİSİ 1.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin