İnsanlar içinde bir sana inandım.
Bir seni sevdim kendimden başka.
Uykularımın bölündüğü saatlerde,
Sendin düşündüğüm soluk soluk.
Sivri bıçaklar gibiydin karanlığımda.
Gözümü yumsam seni görüyordum.
Oynak türkülere benziyen yürüyüşünle,
Sen çıkıyordun karşıma.
Karanlığımda...
İki yıldızdı ellerin görülmedik.
Bir orman yangınıydı dudakların.~Ümit Yaşar Oğuzcan
♬ (Nurettin Rençber ~ Yürürüm) ♬
"Demek nişanlın var Caner?"Üzüntüden dağlara karşı haykırasım vardı. Nerde miydim? Gece gece yerimde duramamış erkeklerin kaldığı yatakhaneye gelmiştim. Kübra yorgun olduğu için fosur fosur uyuyordu ve saat henüz on civarı olduğu için ben de evde sıkıntıdan patlıyordum. Bunun yerine konuşabileceğim insanların olduğu bir alana gitmeyi tercih ettim.
Kadın yatakhanesine, Ezgi'nin yanına gidecektim normalde. Tanıdık vardı diye oraya gitmek için çıkmıştım evden ama yarım saatlik dolaşmanın ardından zar zor yatakhaneyi bulmuştum. Yani karargahı da o kadar büyük yapmışlar ki Topkapı Saray'ı gibi gez gez bitmiyor.
Yatakhaneyi bulmuştum bulmasına da cinsiyet kısmını tutturamamıştım. Kapı çalma gibi bir huyum da yoktu vesselam. Çat diye girmiştim içeri. E haliyle beni beklemedikleri için şaşırmıştı hepsi.
"Belinay Hanım!" demişti beni tanıyan Memocan. "Ne işiniz var burada? Bir sorun mu var?" diyerek sormayı da ihmal etmemişti. Canımın sıkıldığını ve sohbet etmek istediğimi söylediğimde hepsi deli görmüş gibi bakmaya başladılar bana.
Şuan ise yuvarlak oluşturacak biçimde yere bağdaş kurmuş, elimizde çekirdeklerle muhabbet ediyorduk. Ve kesinlikle emin olduğum bir şey de şuydu: Erkekler kadınlardan daha fazla dedikodu yapıyordu.
Bu durum içerisindeyken Caner'in nişanlısının olduğunu öğrenen ben kahrıbelaydım şuan.
"Evet Belinay hanım, nişanlıyım ben." diye onaylarcasına konuşan Caner'i inceledim. Nişanlıyım ben derken gözlerinin içi gülüyordu resmen. Aşıktı bu çocuk be! Başkalarının nişanlısına yavşamak fıtratımızda yoktu şükürler olsunk ki. Bu yüzden o da artık benim bir kardeşim sayılırdı. Her ne kadar bu durum ciğerlerimi yaksa da.
"Sizin var mı manitanız Belinay hanım?" dedi aralarında en neşeli olan o çocuk. Adı Sabri'ydi. Geldiğimden beri en çok o benle konuşmuştu. Sorsam bütün karargahın dedikodusunu anlatırdı bana. Yazdım seni kafama Sabri.
"Ay ilahi Sabri. Benimle hangi adam uğraşsın." dedim güler bir vaziyette. Çekilmez, aksi, nalet bir kızdım ben. Benimle uğraşan adamı bulsam sabrından dolayı tebrik edip bizzat ben edecektim evlenme teklifini.
"Öyle demeyin Belinay hanım, bi bakmışsınız evlenmişsiniz." diyen Caner'e baktım. Elini sallayıp yüzüğünü göstermişti. "Ay amin be Caner." dedim bende masum masum yüzüğe bakarak. Hâlâ atlatamıyorum arkadaşlar.
"Tamer komutanın bile Leyla olduğu şu dünyada emin olun sizi dizginleyecek biri de çıkar Belinay hanım." diyen kara kaşlı, kara gözlü, yapılı olan çocuğa baktım. Onun adı da Orbay'dı. Sert bakışları vardı ama tam bir serseriydi. Her kelimesinde ima varken yüzünden sırıtışı eksik olmuyordu.
"Kim, ne olmuş dedin?" diye sordum Tamer komutan lafını duyar duymaz. "Tamer komutan." diye salına salına konuştu Orbay. "Sus Orbay." diye koluna vurdu Memoli. Neden susacakmış canım. Dedikodu yapıyoruz şurda. "Anlat Orbay." dedim Memoli'nin aksine. Orbay sırıtarak bana baktı ve "Bence söyleyince zevki kalmıyor Belinay hanım, yarın eğitim sahasına gelin. Ne demek istediğimi anlarsınız." dedi. Gelmezsem orta yerimden çatlardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERZAH
ChickLitBir kelebek uçuyor, yeşil kanatlarında siyahlar var. . . . Okulunda yaşanılan cinayet yüzünden okulu tatil edilen Belinay bu tatili bir fırsata çevirmek ister ve Albay olan dayısı ziyaret etmek için yola çıkar. Bu yolculuk onu hayallerine götürmekle...