Sen ne dersen de, aşk insanı üç kez soyar: Umarsız kılar, uykudan eder, anadan doğma bırakır.~Diophanes
♬ (Nadide Sultan - Konyalım) ♬
Saçlarıma dokunan yumuşak bir hisle uyandım. Güneş beyaz tül perdeden içeri vuruyordu. Zar zor açtığım gözlerimle başımda dikilen Kübra'ya baktım. Endişeli gözlerle beni izliyordu. Anlamsızca ona bakarken dün yaşadıklarım aklıma geldi. Yutkunarak doğruldum yatakta.
"İyi misin kuzum?" dedi Kübra endişeli çıkan sesiyle. Güldüm. "Lezbiyen misin Kübra?" diye sordum burun çekiştirip. Anlamsız bir hâl aldı yüzü. "Ne alaka?" dedi saçımdaki ellerini geriye çekerek. "Kızım neden ben mükemmel yakışıklı biri tarafından uyandırılmıyorum da saçımı okşayan sen oluyorsun?" diye söylendiğimde ayağa fırladı hemen. "Bak bak bak, hanımefendi hazretlerine bak. Kurban ol kız sen bana." dedi ellerini beline koyarken. Güldüm.
"Deli ya, iyiyim merak etme. Arada geliyor bana dağdan kaçan keçiler. Takma sen beni." dedim konuyu kapatmak ister bir sesle. Yataktan kalkıp banyoya doğru yöneldiğimde Kübra ardımdan seslendi.
"Çabuk hazırlan, eğitim sahasına gideceğiz."
Banyo kapısından dışarı çıkardım başımı ve Kübra'ya baktım. "Ben niye kuyruğun gibi peşinde dolanıyorum?" dedim sorgular bir sesle. Kaşlarını çattı. "İkinci bir kriz vakası ile uğraşamam. O yüzden acele etsen iyi edersin." dedi yüksek çıkan sesiyle. İşte tam şuan Kübra dönüşüyordu.
"Kübra ikizler burcu musun?" dedim düşünür bir sesle. Ne alaka, der gibi bakıyordu suratıma. "Hayır, balık burcuyum ben." dedi. Ağlak olmasından belliydi zaten.
"O zaman sinirlenince içine şeytan kaçıyor." dedim banyoya girip bağırarak. Korku dolu bir sesle "Ay Belinay tövbe de, şeytan falan korkarım ben." diye söylendi. Bir bedende kaç varlık barındırıyordu bu kız?
"Tamam, tövbe." dedim işlerimi halledip çıkarak. Kapının önünde dikiliyordu. Onu hafifçe ittirip mutfağa geçtim. Yemek yemeden zerre dışarı adım atmazdım. Acıktım lan!
Masanın üzerinde duran kahvaltılıklardan ayrıştırmaya başladığımda Kübra bana çay doldurdu ve masaya oturdu. Ben hızlı hızlı ağzıma lokmaları atarken o çenesinin altına koyduğu eliyle melül melül bakmaya başladı bana.
"Sen bana aşıksın kızım, bunu başka bir açıklaması yok." diyerek ona bakmadan konuştuğumda oflayarak geriye yaslandı. "Hayır Belinay, sadece düşünüyordum." dedi kollarını göğsünde birleştirip. Neyi düşünüyordun, dermiş gibi kaş göz yaptım. Şuan mahalle abilerinden farkım yoktu.
"Dün sen uyuyunca Adar komutanım seni gelip odana bıraktı." dedi muzip bir sesle. Ağzımdaki zeytin çekirdeğini elime bırakmadan önce seslice yutkundum. Sakin ol Belinay, adamın kucağında uyudun. Çok normal.
"Harbi misin? Nasıl taşıdı o beni? Hayret bizi taşıyabilen birileri de var." dedim konuyu değiştirmeye çalışarak. Fakat Kübra yer miydi? Asla!
"Konumuz bu değil Belinay. Ayrıca gayet de rahat taşıdı. Adam traktör tekerini indirip kaldırıyor senin ettiğin lafa bak." diyen Kübra'ya ağzım on karış açık bir şekilde baktım. "Ne yapıyor ne?" diye sordum şaşkın bir ifadeyle.
"Traktör tekeri var ya, onu böyle havaya kaldırıp indiriyor."
Kübra tekrar aynı şeyi söyleyince elim önümdeki çaya gitti. Yok artıktı! Tamam heybetli bir adamdı da bu kadarını beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERZAH
ChickLitBir kelebek uçuyor, yeşil kanatlarında siyahlar var. . . . Okulunda yaşanılan cinayet yüzünden okulu tatil edilen Belinay bu tatili bir fırsata çevirmek ister ve Albay olan dayısı ziyaret etmek için yola çıkar. Bu yolculuk onu hayallerine götürmekle...