Tutamam saçlarından.
Ama kokunu bırak bende.
Anlıyorum ki ayrılacaksın.
...
Nasıl olsa gideceksin.
Hakkım yok durdurmaya.
Ama kendini bırak bende.~Aziz Nesin
♬ (Ayşegül Zaim - Türkü Gözlüm) ♬
"Ah! Boyu devrilesice. Yaktın sen beni, yaktın."
Kendini yırtarmışçasına ağlayan Müzeyyen anneye baktım. Diz çöktüğü yerde dizlerini döve döve ağlıyordu yanımda. Evet hırsızın kim olduğunu bulmuştuk. Ferdi amca... Müzeyyen sultanın kumarbaz eşi...
"Başını soktuğun kapılar üstüne devrilir inşallah!"
Müzeyyen teyze o kadar içten beddua ediyordu ki haline üzülsek de gülmeden edemiyorduk. Ferdi amca altınları çalıp kumar borcunu ödemiş. Ne yaptın be Ferdi amca?
"Kumar deye oturduğun masalardan tabutunu yapsınlar inşallah!"
Kübra kıkırdayınca kolumla dürtükledim onu. Gülmemeliydi. Ayıp ayıp şeyler. Tamam belki biraz komikti ama kadın burda ağlarken biz gülersek ayıp olurdu.
"Götüne girsin o kağıtlar, götünee."
İşte bu noktadan sonra beni kimse tutamazdı. Kübra ile öyle bir gülmüştük ki nefes alamıyorum sandım. Yanımda duran sevgilim kolumdan tutarak uyardı beni ama nafileydi. Kendimi sıkmaktan diyaframım patlayacaktı.
"Anne tamam ağlama." dedi Ayşen sırıtırken. O bile gülüyorsa beni düşünün bir de. Kahkaha atıyordum. "Belinay!" diye fısıltısı sesiyle uyarıda bulundu Adar. Yeşillerine baktığımda kaşlarının çatılı olduğunu gördüm. "Ay ne var be?" dedim otuz iki diş sırıtıyorken. Ofladı hemen.
"Cenaze evinde gülen çocuklar gibisin Cadı. Bi son ver şuna." dediğinde sesi fazla koyu ve emir verir gibi çıkıyordu. Anında ciddileşip tek kaşımı kaldırdım. "Bana emir mi veriyorsun?" dediğim an konumuz bu mu dermiş gibi yüzüme baktı önce. Daha sonrada göz devirip önüne döndü. Dönerken de "Gülme!" diye emir vermeyi de ihmal etmedi.
Bana gülme dedi. Kamera odasında ağlama diyordu şimdi de gülme diyor. Trip atacak bir şeyler bulmuşken kaçırmam doğrusu. Ben hiç gülmeyeyim de gör sen gününü, Uyuz kılıklı.
Gülmeyi kesip en ciddi ifademi takındım ve Adar'ın yanından ayrılıp Müzeyyen teyzenin yanına çöktüm. Evet, onunla beraber beddua edecektik. Ne var yani bunda?
"Bütün uyuz kılıklı heriflerin gözü çıksın inşallah!" dediğimde Adar'a baktım tip tip. Göz devirdi tekrar bana. Boyu devrilesice. Müzeyyen teyze bu esnada susmuş öylece yüzüme bakıyordu. Neden bunu yaptığımı merak ediyor olsa gerek. Ama yine de yadırgamadan benimle beraber devam etti.
"AMİN!" dedi çok içten bir şekilde.
"Kabız olsunlar da kıvrım kıvrım kıvransınlar inşallah." dediğimde etrafımızda bulunan tim, Hülya yengem, dayım, Nehir ve bir kaç asker gülmeye başladı. Adar ise hâlâ sinirli bakışları ile beni izliyordu.
"Kalıbına tükürdüğümün adamları!" dediğim an Müzeyyen teyze içinden geldiği gibi öyle bir tükürdü ki boşluğa doğru bir an dolu yağıyor sandım. Teyze naptın ya?
"Orospunun doğurduğu." dedi Müzeyyen teyze aynı anda kaynanasına olan nefretini kusarken. Umarım kaynanam melek gibi bir insandır. Böyle bir şey yaşamak istemiyorum.
"Anne ne diyorsun, ayıp. Asker abiler var." dedi Ayşen uyarır bir sesle. Annesinin kolundan çekiştiriyordu. "Bırak!" diye itiraz etti Müzeyyen teyze ve ardından öfkeyle konuştu. "Askerler görüyormuş. Sanki biz bilmeyoz onların ne haltlar yediğini. Sabunların ortalarını ben deliveriyorum sanki!" dediği an Nehir ve Kübra öyle bir kahkaha attı ki ağaçlardaki kuşlar korkuyla kaçtılar. O nasıl gülmek oğlum? Ayrıca kim, hangi sabunun ortasını delmiş?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERZAH
ChickLitBir kelebek uçuyor, yeşil kanatlarında siyahlar var. . . . Okulunda yaşanılan cinayet yüzünden okulu tatil edilen Belinay bu tatili bir fırsata çevirmek ister ve Albay olan dayısı ziyaret etmek için yola çıkar. Bu yolculuk onu hayallerine götürmekle...