(Dila Şuanki Hali Temsili Gibi Düşünün)
[Dila'nın gözleri mavi]
{Yaş: 4}Bir açıklama yapayım ikisi de şuan çocuk Dila dört, Cesur altı yaşında.
🎈
Tak tak tak.
Ayağımdaki hafif topuklu ayakkabıların zeminde çıkardığı ses çok hoşuma gidiyordu. Güzel dekorlarla süslenmiş, güzel aydınlatmalara sahip bir davetteydik. Üzerimde, toz pembe dizlerimin üzerinde biten bir elbise vardı. Giyeceğim kıyafetleri hep kendim seçerdim. Zira annem de aksi bir şey söylemezdi çünkü yapmayacağımı ve ne kadar inatçı olduğumu biliyordu. Annem bir keresinde bana 'Bazen ben bile zekana yetişemiyorum.' demişti. Annem zeki bir kadındı oysaki.
Annem bir ajandı.
Genelde ajan kelimesinden pek hoşlanmaz 'istihbaratçı' diye düzeltirdi. Bana göre ikisi de aynı anlama geliyordu. Babam da önemli bir devlet adamıydı. Onun tam olarak ne olduğunu annem söylemiyordu. Aslında söylemiyor değil her seferinde başka bir şey söylüyordu. Bazen 'benim gibi istihbaratçıydı' diyor bazense askerdi diyordu. Annem gibi işi profesyonel yalan söylemek olan bir kadının böyle bocalamasının sebebi ben üç yaşımdayken şehit olan babamdı.
Annem ve babam biribirlerine çok aşıklardı. Onları kıskanırdım çoğu zaman. Babam üstün zekalı olduğumu öğrendiğinde böbürlenerek 'Benden almış zekâsını.' dedi. Annem de aksini söyledi ve tartıştılar. Onlara "Ah hayır ceviz yediğim için oldu." dediğimde gülmüşlerdi ama bence öyleydi. Sonuçta ben anne ve babamdan daha zekiysem onlardan almamıştım zekamı. Annem bana ceviz yersen zekan gelişir diyordu. Ben de çok yemiştim. Yani anne ve babam boşuna tartışmıştı zekamı cevizden almıştım çünkü.
Geçen aylarda okuduğum bir dergide, çocukların zekalarının yüzde yetmişini anneden yüzde otuzunu ise babadan aldığı yazıyordu. Fakat bence ben en azından zekamın yüzde birini cevizden almıştım.
Annem babamın ölmesiyle kendini uzun süre toparlayamamış hatta göreve ara vermişti. Babamın ölümünün üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçmişti şimdi ve annem göreve geri dönmüştü. Şimdi ise tamamı askerlerden, ajanlardan ve önemli devlet adamlarından oluşan bir davetteydik.
Toz pembe elbisemin altına bileklerimin biraz üstüne kadar gelen beyaz çoraplar giymiş, ayağıma da elbisemle aynı renk hafif topuklu ayakkabılar giymiştim. Topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesler çok hoşuma gittiği için annemin oturduğu masaya giden yolu uzatmış masaların arasında dolaşıyordum.
"Kasırga göreve geri dönmüş, haberin var mıydı?" duyduğum kalın sesle durdum ve kafamı gelen sese doğru çevirdim. "Evet geri döneceğini söylemişti." Sohbeti yapan iki abiyi de tanıyordum. Askerlerdi ve babamın arkadaşlarıydı. Onları daha önce babamın yanında görmüştüm. Bahsettikleri kişi annemdi. Annemin lakabı Kasırgaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Özel Halinle
ActionOrtadoğu ve Balkanların en tehlikeli iki ajanının üstün zekalı kızları ile otizm hastası bir çocuğun hikayesi. Kasırga ve Kıyı Ortadoğu ve Balkanların en korkulan iki ajanıydı. Ülkedeki kriz sebebiyle bir araya gelen bu iki ajanın da zirveyi paylaş...