8. Bölüm

1.6K 85 2
                                    

Gözlerimi bir anda başka yöne çevirdim. Yutkunmak istiyordum ama yutkunamıyırdum bile! Boğazımda sanki düğüm varmış gibi hissediyordum. Gözlerim dolmaya başlamıştı kesik kesik nefes alışlarım ile gözlerimi tamamen kapattım. O görüntüyü görmek istemiyordum. Fatih ile bir kadının dudaklarının birbirlerine dokunuşunu görmek istemiyordum.

Bir anda öfkeyle bağıran Fatih'i duymam ile sulu olan gözlerimi geri açtım. "Cemre! Naptığını sanıyorsun sen? Beni öpebileceğini kim söyledi?"

Cemre denen kadın  "Şimdi düğününe devam edebilirsin!" Dedi ve arkadaşlarını da toplayarak yanımdan geçtiler beni itekaka. Fatih sinirle onlara bakarken gözleri bana kaydı. "Noldu niye geldin?" Dedi az önceki öfkesi devam ederken. Ona cevap vemrmedim. Eğer verirsem sesim titrer diye korktum. Onun gözlerinin içine sulanmış olan gözlerimle baktım ve gelinliğimin eteklerinden tutarak geri salona doğru yürümeye başladım. Arkamdan gelen ayak sesleriyle birlikte kolumdan tuttu ve beni durdurdu. Fatih "Noldu diyorum? Ağlıyomusun sen?"  Dedi kaşlarını çatarak. "Sinirlerim bozuldu." Dedim sadece. Fatih "neden noldu ki? Ben yokken bişey mi oldu içerde?" Diye soru. Derin bir nefes aldım. Hala başka birisinin beni üzdüğünu düşünüyordu.

Gözlerine baktım uzunca ve yutkunup derin bir nefes aldım ardından da sakinliğimi korumaya çalışarak "Fatih bilmiyorum farkındamısın ama beni küçük düşürdün onların önünde. " Dedim kırıldığımı belli eden ses tonumla. Fatih kaşlarını çattı ve "Ne demek küçük düşürdün? Ne yaptım?" Dedi anlamayarak. Küçük düşmek ya da rezil olmak umrumda değildi aslında. Sadece üzülmüştüm. Kendimi kötü hissettim sevdiğim adamın gözümün önümde bir başka kadın ile dudak dudağa görmek beni üzmüştü. Ama ona böyle söyliyemiyodum. Ona bu şekilde anlatamıyordum ve bu beni daha da kötü hisetmemi sağlıyordu.

"Fatih biz evlendik ve herkes o kızlar da dahil herkes birbirinizi severek evlendiğimizi düşünüyor ve senin eski kırıkların gelip seni öpüyor benim gözümün önünde. Tamam seni öpmesi umrumda değil ama birbirinizi sevdigimizi düşünüyorlar ve bir kadının sevdiği adam başka bir kadın ile dudak dudağa gördüğünde ve hiçbirsey yapamadan öylece baka kaldığında ne kadar küçük düştüğünden hatta düştüğümden haberin var mi?" Dedim nerdeyse tek nefeste kurmuştum bu cümleleri. Fatih şaşırarak bana baktı ve "Tamam seven bir kadın evet küçük düşer bu durumda ama sen beni sevmiyorsun Elif farkında mısın? Birbirimize karşı bir duygu beslemiyoruz biz." Dedi. Bu çocuk ya aptal ya da aptal ayağına yatıyodu.

Kafamı olumsuz anlamda pişmanlık ile sağ sola salladım. "Anlamıyorsun." Dedim gözlerim yine dolmaya başlamıştı.

Fatih derin bir nefes alıp verince "neyi anlamıyorum Elif?" Dedi bıkkınlık ile.

Öfkeyle ve sinirlendiğimi belli eden ses tonum ile " Evet birbirinize birşeyler hissetmiyoruz doğru! Ama buradaki insanlar öyle bilmiyorlar! Birbirimizi sevdigimizi düşünüyorlar! Sen bunu anlamıyorsun!" Dedim ve gözlerimi ondan çekip oradan uzaklaştım.

Aglamamalıydım! Asla ağlamamalıydım en azından şu an. Hızlı adımlarla mekana doğru giderken Eda abla yanıma gelip "Nerdesin tatlım sen? Fatih nerde? Herkes sizi soruyor " dedi telaşla.

"Bilmiyorum Fatih nerde!" Dedim ve Eda ablanın yanından hızla uzaklaştım. Bana ayrılan koltuğun yanına gidip öfkeyle oturdum. Ben oturduğum sırada Fatih de geliyordu peşimden o da öfkeli görünüyordu ama mekana girer girmez mimiklerrini değiştirmişti. Onda ne buluyordum ben? Neden bu kadar çok seviyordum? Bana karşı davranışlarını, bana söylediği küçümseyici sözler ve bakışları, bana karşı hataları olmasına rağmen hatta bana karşı en ufak sevgi kırıntısı beslememesine rağmen neden seviyordum onu bu kadar?

Fatih gülümseyen dudaklarıyla yanıma oturdu. Hiçbirsey demeden yanımda oturuyordu. Bu olay dışında düğününüz sakin ve normal geçmişti. Ne kadar normal olabilirse artık. Düğün bittikten sonra tüm konuklar evlerine dağılmıştı biz de kendi evimize gitmek için arabaya binmiştik. Asiye teyzenin bize ayırdığı yazlıkta ki evine gidecektik fakat hava çok karanlık olduğu için ve Fatih de yorgun olduğu için yakınlardaki bir otele gitmiştik. Asiye teyzeler ise evlerine. Fatih ile otele giriş yaparken herkes gülümseyen suratları ile bize bakıyordu. Ben gelinlikli o damatlikli bir şekilde otele girip resepsiyondan odamızın anahtarını aldık bir oda anahtarı vermişlerdi. Fatih kaşlarını çattı resepsiyon daki adama "Sadece bu mu var?" Diye sordu. Adam gülümseyerek "merak etmeyin Fatih bey Asiye hanım ikinize yetecek kadar genişlikte bir oda ayırtı." Dedi ve sırıttı. Ne dmeye getiriyordu bu adam?

PLATONİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin