Erva"Noldu? Anlat. İyi dinleyiciyimdir biliyorsun.""Herşey ilk başta iyi gibiydi. Sevdiğim adamla evlenme fikri kulağıma güzel geliyordu ama şimdi emin olamıyorum..."
Erva "Neyden emin olamıyorsun? Fatihi sevip sevmediğinden mi?"
"Hayır. Hayır onu hala dünden daha çok yarından daha az seviyorum ama onun beni sevmeyişi. Her defasında beni sevmediğini belli etmesi. Beni görmemesi. Beni hisetmemesi gücüme gidiyor."
Erva "Elif daha yeni evlendiniz belki bir şeyler değişir bu kadar da umutsuz bakma bu olaya. Biraz daha emin ol kendinden. Daha yeni başlamışken hemen pes edemezsin."
"Haklısın daha dün bir bu gün iki ama bunun değişeceğini zannetmiyorum o hep aynı bakacak bana ben de hep ona aşkla bakacağım bu aramızdaki durum değişmeyecek. Eminim."
Erva "Hayat bu Elif... Tam ümidini keserken başka kapı açılır. Sen mucizelere inanan bir kızsın. Bir mucize olacağına inanırsan olur sen sadece inan."
Odanın dışında Fatih'in sesini duymam ile Erva ile vedalaşıp telefonları kapattık.
Odadan çıkıp balkona benzeyen yerden aşşağıya baktım "Efendim Fatih?"
Fatih "çıkıyorum ben. Geç gelirim." Dedi. Yüzümü buruşturup ona baktım ve "Hani kimse kimseden izin almadan istediği yere gidiyordu?" Dedim az önce söylediği şeyi tekrar ona söyleyerek.
Fatih "Fark ettiysen izin almıyorum haber veriyorum. Haber veriyorum ki evde 'Fatih? Fatih nerdesin Fatih?' diye ötme diye. Senden de aynı şeyi bekliyorum." Dedi ve evden çıktı.
O gideli kaç saat oldu bilmiyorum ama şu an saat 12 çoktan olmuştu. Onu beklemek aptalcaydı zaten. Kendisi söylemişti beni bekleme diye. Odama gidip uyumalıydım neden onu bekliyorsam? Odama doğru çıkmak için merdivenlere yöneldim
Tam o sırada kapı çalmıştı.Kimdi bu saatte? Fatih olsa anahtarı vardı zile basmazdı. Tedirgin adımlarla kapıya yaklaştım ve kapıyı yavaşca açtım. Zar zor ayakta duran Fatih ve ondan biraz daha iyi görünen Berk ile karşılaştım. Şaşkınca ikisine bakarken Berk "Yenge bir yarım et de odasına götürelim. " Dedi. Bu sözlerinin ardından Fatih'in koluna girip yavaş adımlarla odasına taşımaya başladık. Fatihi odasına taşıdıktan sonra Berk televizyon odasına geçmişti. Onun peşine ben de televizyon odasına geçip "Bişey içmek ister misin?" Diye sordum. Berk gülerek "Bı kahveni alırım yenge " dedi. Mutfağa yönelip iki fincan kahve yapıp geri televizyon odasına döndüm. Fincanı ona doğru uzatıp "Afiyet olsun. " Dedim ve karşısına oturdum. Kahvesinden bir yudum aldı ve "Kusura bakma yenge. Dedim o kadar içme diye ama dinlemedi. "
"Önemi yok. Zaten gerçek bir evli çift bile değiliz. Hatta senin de yenge dememe gerke yok. " Dedim ve gülümsedim.
Berk "kusura bakma bir anda gelişti, ağızıma oturdu yenge kelimesi. " Dedi ve ekledi "Bir gün olursunuz. Zaman ister böyle şeyler." Dedi. Kaşlarımı çattım "Ney zaman istermiş?" Dedim. Berk "Gerçekten bir çift olmak. Zaman ister." Dedi. Onunla dalga geçercesine gülümseyip "Yok ben olmak istediğimden söylemedim onu sadece... Sadece istediğini yapabilir istediği kadar içebilir, istediği saatte gelebilir bunu belirtmek için söyledim. " Dedim kahveden yudum alırken. Berk "Kabalık gibi görme ama anlaşılıyor Elif." Dedi bir anda içtiğim kahve öksürük yapması ile gögüsüme gögüsüme vurmaya başladım. Şaşkınlıkla Berke bakıp kendimi toparlamaya çalıştım "Saçmalama istersen!" Dedim şaşkınlık ifadesi hala yüzümdeydi.
Berk "İnsanların duygularını çok net bir şekilde anlayabilirim. Benim bara ilk kez geldiğin gün anlamıştım aslında ama emin değildim sadece." Dedi kendinden emin bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
RomanceYataktan kalkıp "Ben de gideyim o zaman. " Dedim. Odadan tam çıkarken Fatih "Görüşürüz müstakbel karıcım." Demesi ile arkama şaşkınlıkla dönüp ona baktım, bana güldü ve "Şakası bile korkutucu geliyor değil mi?" Demesi ile sevincim kursağımda kalmış...