16. Bölüm

1.5K 80 0
                                    

Onları öyle görünce içimde parçalanıp kopan şeyler bütün vücuduma acı verirken hayal kırıkları ile dolu olan bakışlarımı Fatihten ayıramıyordum. Fatih beni gördüğünde şaşkınca bana bakıp asansörden indi ve ‘’ne yapıyorsun burada?’’ diye sordu. Rahat görünüyordu sanki az önce onları sarmaş dolaş görmemişim gibi oldukça rahattı. Hayal kırıklarıyla dolu olan bakışlarımı birkaç kez kırpıştırıp boğazımı temizledim ve ‘’ben dosyanı getirmiştim. Evde unutmuşsun.’’ Dedim ve dosyayı ona doğru uzattım. Kaşlarını çatarak ‘’ne dosyası?’’ diye sordu ve uzattığım dosyayı alıp içini açtı. Dosyaya baktıktan sonra yüz ifadesi her şeyi analmiş gibi bir hal alarak bakışlarını dosyadan çekerek bana odakladı ve gülümseyerek ‘’bu yedek dosya. Elimizde örnek bir tane olsun diye yapmıştım. Buna gerek yok şu an ben sunumu flaşa attım.’’ Demesi ile dudaklarımı birbirine bastırdım ve ‘’hee anladım… Tamam, o zaman ben gideyim.’’ Deyip yanından uzaklaşacaktım ki beni sözleriyle durdurdu.

Fatih ‘’bunu vermek için mi buraya kadar geldin yoksa?’’ diye konuştu inanamayarak bana bakarak.

Yüzümü ona doğru donup ona vardığım dosyayı elinden çekip aldıktan sonra derin bir nefes verdim dışarıya doğru ve ‘’ saçmalama istersen! Dışarıda işim vardı. Dosya da denk geldi.’’ Dedim ve yapmacık bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirip sırıttım. Bu dediklerime inanmış gibi görünmüyordu. Fatih ‘’dışarıda ne işin varmış senin?’’ diye sordu dalga geçercesine gülerek. Onun bu hallerine iyice gıcık olurken sakinliğimi korumaya çalışarak ‘’ bir arkadaşımla buluşacağım.’’ Dedim. Fatihin aksine oldukça ciddi bir tavır ile soylamıştım.

Fatih bu sözlerime şaşırarak ‘’ senin arkadasın varmaydı ki? Kimmiş o arkadaşın?’’ dedi.

Haklıydı hiç ama hiç arkadaşım yoktu. Neden? Gerçekten neden kimse benle arkadaşlık kurmuyordu? Erva dışında tabı. Sanırım ben kimseyle arkadaşlık kurmuyordum. Asosyal biri gibiydim cidden!

‘’birisi işte…’’ dedim ve kolumdaki kol saatine yalandan yere bakıp bakışlarımı Fatihe odakladım ve sanki acelem varmış gibi bir tavır alıp ‘’neyse geç kalıyorum ben. Hadi evde görüşürüz.’’ Dedim ve onun yanından hızla uzaklaştım.

Hızlı adımlarla holdingin önünden uzaklaşırken kendime kahkahalarla gülüyordum. Kalabalık sokakta deli gibi gülerken gelen gecen bütün insanlar bana şaşkınca bakıyordu. Sanırım benim deli olduğumu düşünüyorlardı. İnsanların bana olan bakışlarına daha da gülerek yolumda ilerlerken bir bankın üzerine oturarak kahkahalarımı kontur ol altına almaya çalıştım. Kahkahalarım son bulurken bir anda yüzümde oluşan gerginlik nedeniyle ciddi bir şekilde etrafa bakmaya başladım. Sanırım gerçekten de delirmiştim.

Sen o kadar lafı ye sonra o lafları yut bu kadar şey yetmiyormuş gibi bir de onu düşünerek projesi mahvolmasın diye dosyasını taa şirkete kadar götür sonra da onu bir kızla yakala bunların hiçbiri yetmiyormuş gibi ukala ukala tavırlarına katlan ve sana gelip de bir teşekkür bile etmesin. Yedek dosyayı getirsem bile bana bir teşekkür etmesini bekledim ama o benim buraya sadece bir dosya için gelip gelmediğimi merak etsin! Bir de arkadaşımın olup olmayışıyla dalga geçmesi yok mu Allah’ım tam çıldırmak ya! Peki, bana ne demeli? Hiç arkadaşım olmadığı halde varmış gibi davranıyorum. Acınası biriydim gerçekten!

Banktan kalkıp yürümeye devam ettim. Ev gitmek istemiyordum. Biraz daha kaldırımda yürüdükten sonra içimde oluşan garip bir his ile tedirgin olmuştum. Birinin beni takıp ettiğini hissederek aniden arkama dondum ve arkamdaki insanlara baktım. Herkes kendi halinde insanlardı. Gerçekten de delirmiş olup olmadığımı merak etmeye başlamıştım. Kaldırımda yol boyu yürümeye devam ederken yine aynı his ile tekrar arkama donup baktım. Gözlerim arkamdaki insanlarda gezelerken bir kişi dikkatimi çekmişti.  Güneş gözlüklü, saclarını jöle ile sağ tarafa yatırmış, takım elbiseli biri vardı. Bu adam az önce de arkamdaydı. Şüphe ile adama baktım. Bir iş adamına benzemiyordu. Oldukça ciddi bir şekilde etrafa bakınıyordu. Diğer takım elbiseli insanlara baktığımda hepsinin elinde çantaları vardı kimisi de telefonuyla konuşuyordu ama o ne telefonla konuşuyor ne de elinde bir çantası vardı.

PLATONİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin