Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdım, güneş batmak üzereydi. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Sanırım artık dayanamıyordum. Bu saçmalık beni yoruyordu ve bunaltıyordu. Sanırım sabrımım son basamağındaydım.
Gözlerimi geri açıp kızaran bulutlara baktım ve havuzun içinden çıkarak eve doğru yürüdüm. Kıyafetlerimden akan su damlaları çimleri ıslatırken Fatih'in balkondan bana baktığını gördüm. Olduğum yerde durup ona bakmayı sürdürdüm. Bakışlarını benden ayırmıyordu. Elindeki bira şişesinden bir yudum aldı ben de o sırada eve girmiştim. Islak adımlarımla merdivenlerden çıkarak odama girdim ve ıslak kıyafetlerimi çıkarıp kuru kiyafetler giyidim üzerime. Saçlarıma da kuru bir havlu sarıp odadan çıktım. Odamdan çıkmam ile balkondan cam kırılma sesleri gelemsiyle endişe içinde balkona doğru koştum. Fatih yere eğilmiş cam kırıklarını topluyordu. Korkuyla ona bakıp "İyi misin?!" Diye sordum. Kafasını kaldırıp bana baktı ve "elimden kaydı " dedi ve cam kırıklarını toplamaya devam etti. Derin bir iç çekip ben de onun gibi eğilerek kırılan bira şişesinin parçalarını toplamaya başladım. Cam kırıklarını toplarken Fatih'in kıvırcık saçlarından dökülen su damlaları elimin üzerine deymesiyle gözlerim ıslak saçlarına kaydı. Saçlarını kurutmamıştı
"Saçların ıslak. Onları kurutmalısın." Dedim. Cam kırıklarını toplayan elleri durdu ama birşey söylemiyordu. "Tekrar hasta olabilirsin. " Dedim. Bu sözlerimin üzerine dalga geçercesine güldü ve topladığı cam kırıklarını geri yere bırakıp ayağa kalktı. Kafamı kaldırıp ona baktım. Fatih "Bu kadar çok düşünme beni." Dedi ve balkondan çıkarken şunları söyledi "Bu gece eve geç gelirim ve sabah da erken kalkmana gerek yok kahvaltı yapmadan işe gideceğim " dedi ve balkondan çıktı gitti. Yine beni arkasında bırakıp gitmişti. Sinir ile alt dudağımın kenarını ısırıp, cam kırıklarını toplamaya devam ettim. Balkonu temizledikten sonra mutfağa inip karnımı doyurdum ve geri odama çıktım. Günlüğümü elime alıp yazmaya başladım.
"Ne yapmalıyım? Nasıl davranmalıyım? Ne demeliyim? Hiç bilmiyorum. Fatih beni zorluyordu. Sınırlarımı zorluyordu. Evet ben karşılıksız aşk yaşamaya alışmıştım. Kabullenmiştim. Bu aşkta kaybedenin ben olacağına inanıyordum ama bu evlilik başımıza geldi gelesi bir umut ışığı doğdu hayatıma. Beni ümitlendirdi... Fatih'e olan aşkımın karşılıksız aşk olmayacağına. Bu platonik aşkın son bulacağına inandırdı. Herşey ilk başta normal iken son birkaç gündür herşey giddikce tuğaflaşıyordu. Fatih gerçekten de değişiyordu. Bana olan davranışları değişiyordu, sanki benden hoşlanıyor gibiydi ama kendine itiraf edemiyormuş gibi geliyordu. Emin de olamıyordum ama ona söylemek istiyordum. Ondan hoşlandığımı, ona itiraf etmek istiyordum. Evet bir karar aldım şu an ona itiraf edecektim. Ona aşkımı ilan edecektim. Beni kabul etse de etmese de itiraf edecektim. "
Günlüğümün kapağını kapatıp komidinin üzerine koydum ve yatağımın üzerine geçip gözlerimi kapattım. Biraz uyumak istiyordum. Fatih de gitmişti zaten, eve geç geleceğini söylemişti.
Gözlerimi açtığımda saate bakmak için yastığımın altından telefonumu elime aldım ama telefonum kapanmıştı. Geri telefonumu açtığımda telefonuma gelen bildirime baktım. Fatih'ten bir mesaj vardı. Mesaj kutusuna girip tıkladım. Fatih'ten gelen mesajda "Elif annemler seni saat öğlenden sonra 1 de almaya gelecekler. Alışveriş için. 1 e kadar hazır olmanı istiyorlar. " Yazıyordu. Mesajdan çıkıp aramalara girdim. Asiye teyze 2 kez aramıştı beni ama telefonum kapalı olduğundan onu duyamamıştım. Gözlerim telefondaki saate kaydı saat 10 olmuştu bile. Yatağımdan çıkıp elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa girip kendime birşeyler hazırlayıp kahvaltımı yaptım. Kahvaltımı bitirdikten sonra evi toparlayıp alışveriş için hazırlanmaya odama çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
RomantikYataktan kalkıp "Ben de gideyim o zaman. " Dedim. Odadan tam çıkarken Fatih "Görüşürüz müstakbel karıcım." Demesi ile arkama şaşkınlıkla dönüp ona baktım, bana güldü ve "Şakası bile korkutucu geliyor değil mi?" Demesi ile sevincim kursağımda kalmış...