17. Bölüm

1.5K 84 5
                                    

Fatih beni eve bıraktıktan sonra mutfağa girip bir şeyler atıştırdım ve televizyonun karşısındaki koltuğa uzandım. Artık neden deneyecektim. Neden, niye, nasıl gibi sorular sorarak önümdeki ışığı daha da karartmayacaktım. Fatih beni sevmiyordu. Bunu bizzat ağızıyla  bana söylemişti. Sevmemesinin bir nedeni yoktu ama sevmesinin  de bir nedeni yoktu. Artık her şeyi saldım. Her şey olacağına varırdı değil mi? Bu evlilik zaten baştan sona kadar yalandan ibaretti. Bir gün bu evlilik sonlandıracaktık ve her şey bitecekti. Uğraşmaya çaba harcamaya gerek yoktu. 5 senedir çabaladım da elime ne geçmişti? Koca bir hiç!

Evet Fatih ile eskisinden daha yakınız ama bu asla bir arkadaşlıktan ötede bir yakınlık olmadı. Olmayacakta. Bu duruma geç uyandım ama bir an önce alışsam iyi olurdu. Çünkü bu durum hem onun hayatını hem de benim hayatımı engeller koyuyor. Artık o engeller olmayacaktı ve hayatımda daha büyük değişiklikler kazandıracaktı bu karar.

Gözlerimi kapıya birinin eliyle pat pat diye vurması ile korkuyla açtım. Kanepede uyuya kalmıştım ve saatten bir haber uyuduğum yerden kalkıp kapının yanına doğru gittim.

Kapıyı biri ısrarla vuruyordu. Fatih’in olabileceğini düşünerek kapının koluna elim gittiğinde bir kızın kahkahasının üzerine endişeyle elimi geri çektim. Kaşlarımı çatıp kapı deliğinden kim olduğuna baktım. Bir kızın dekolteli elbisesinin arkasını yani sırtını görebiliyordum.

Kapı deliğinden bakmaya devam ederken birinin kapıya tüm gücüyle vurdu. Korkuyla kendimi kapıdan uzaklaştırırken “Açsanıza kapıyı lan!” demesi ile o kapıya vuran kişinin Fatih olduğunu anladım. Yine içmişti ve bu sefer takıldığı kızı eve getirmişti. Kapıyı ikisine açtım ve içeri girmelerine izin verdim.

Onların içeri girmesi ile utancımdan yanaklarım kızarırken onlarda en ufak utanç duygusu yoktu. Fatih kızı kucağına almış kız da bacaklarını Fatih’in beline dolamış, kollarıyla da saçlarında dolanan ellerine destek veriyordu. Fatih mi? Fatihin elleri ise kızın kalçalarında gezinirken bir yandan da öpüşüyorlardı. Onları böyle görmek benim midemi bulandırırken o ikisi kucak kucağa az önce uyuduğum koltuğun üzerinde öpüşmelerine devam ettiler.

Şaşkınlık ve utanç içinde onlara bakarken bu iğrenç öpücük seslerine ve mide bulandırıcı görüntüye son vermek için yanlarına gidip yüzümü buruşturarak konuştum “Fatih yeter artık! Durun.” Dedim ama beni duymuyorlardı bile. “Fatih biri sizi görmüş olabilir, bana diyorsun ama sen yapıyorsun. Şu iğrenç hallerinize bir son verebilir misin artık?” dedim onun omzundan tutup kızdan ayırmak istercesine ama beni bir anda sol eliyle geri ittirdi.

Birkaç adım geriye sendelerken sinir ile konuştum “Yeter durun dedim! Fatih yeter durur musunuz artık? Kızım kalk git sende evine!”

Fatih kızdan dudaklarını çekip kendini koltuğun boş kısmına atarken kız da kanepede iki seksen yatıyor ve kıkırdıyordu.  Anlaşılan Fatih onu  öperken baya iyiydi. Beni bir kere bile öpmemişti oysaki.

Fatih kendi kendine gülerken dudağının kenarlarını silerek pis pis bana baktı ve rujlanmış dudaklarından şu kelimeler çıktı “Ne istiyorsun Elif? Gel istersen 3’lü yapalım.” Dedi çapkınca göz kırparak. Fatih’in bu sözleri ile ondan o anda iğrenmiştim. Bana karşı kurduğu bu cümle ondan iğrenmeme sebep olmuştu. Ona tiksinerek bakarken “Fatih kendine gel istersen!” dedim ve öfkeyle peşine ekledim “Ne yaparsanız yapın ya! Beni uyandırmayın yeter.” Dedim ve yanlarından uzaklaşacaktım ki bir anda ayağa kalktı ve bana doğru yürüdü. Ondan uzaklaşmak adına birkaç adım geri giderken bir anda belimden yakalayarak kendine doğru çekti ve önüme düşen saçları geriye atıp kulağıma fısıldadı. “Gel işte hadi. 3’lü olsun güçlü olsun.” Dedi ve kıkırdadı. Fatihin bu sözlerine karşı ona tokat atmak için elimi havaya kaldırdım ama ona vuramamıştım çünkü elimi tutup arkamda birleştirdi ve dudaklarını boynumda gezdirmeye başladı. Bu hamlesi ile onun kollarından uzaklaşmaya çalıştım. Öpmüyordu sadece dudaklarını boynumda sürtüyordu ve bu haraketli beni tahrik etmesi gerekir iken ondan uzaklaşma isteği uyandırıyordu.

Fatih ısrarla dudaklarını boynumda gezdirirken onu ittirmeye, kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Bir anda boynundaki dudaklarını çekip tekrar kulağıma getirdi ve yine fısıldayarak “Sen de istiyorsun beni, biliyorum.” Dedi ve sırıtarak kollarını benden çekti.

Ona hayal kırıklığı ile bakarak “İğrençsin!” dedim. Gerçekten iğrençti! Bana kurduğu bu cümleler mide bulandırıcıydı.  Fatih ayakta zar zor dururken bana gülümsüyordu. Yanlarından uzaklaşmak için adım atmam ile Fatih’in üzerime yıkılması bir olmuştu. “Ciddiminsin şu an ya!” dedim isyan edercesine.

Üzerime yıkılan Fatih’i odasına ağır adımlarla sürükleyerek götürürken yatağının başına geldiğimde yatağa fırlattım ve ona söyle bir baktım. Sanırım gerçekten bitirmiştim içimdeki duyguları. Artık ona bakınca bir şey hissetmiyordum. Kalbimin ritmini bozmuyordu artık. Artık onu görünce elim titremiyordu. Belkide bana yaptığı bu saygısızlık ve iğrenç hitamdan sonra böyle hissediyordum bilmiyorum. Ama bana yaptığı bu iğrenç muameleyi unutmayacaktım. Sarhoş birle olsa demek ki aklında bir yerde bu karakterde biri olarak benimsedi beni, bir yerlerde böyle düşünceler kurdu benim hakkımda.

Sanırım gerçekten de bu akşamki yaptığı şeyden sonra tekrar aynı duyguyu besleyebilir miyim? Bana karşı yaptığı bu saygısızlıktan sonra bir daha ona karşı çaprazdı bu kalbim. Benim duygularıma karşı bile saygısı yoktu. Eğer saygısı olsaydı bu kadar içip de karşıma başka bir kız ile gelmezdi zaten. Beni umursasaydı, arkadaşı olarak görse de ona karşı olan duygularımı biliyordu ve beni biraz da olsa umursasaydı bu gece o kadın ile gelmez bana da öyle bir teklif sunmazdı. Belki sabah olduğunda pişman olacaktı ama sonuçta sarhoş Fatih da aynı Fatih ayık Fatih de aynı Fatihti. 

Üzerini örtüp odasından çıktım ve az önceki kızın yanına gittim. O da bacaklarını iki yana ayırmış, elbisesi yukarı kıvrılmış,  kısa olan saçları porsurmuş, ağızı açık bir şekilde uyuyordu. Derin bir nefes alıp verdim ve kızdaki bakışlarımı çekip elbisesini düzelttim daha sonra da iki yana ayırdığı bacaklarını birleştirdim

Kızın yanından ayrılıp odama çıktım ve odamdan bir yastık bir de battaniye aldım daha sonra geri aşağıya inip yastığı kızın kafasının altına yerleştirdim üzerine de getirdiğim battaniyeyi örtüp geri odama çıktım. Güneş doğmak üzeriydi. Telefonumu alıp saate baktığımda 4.30 olduğunu gördüm. Yatağıma girip örtüyü üzerime çektim ve gözlerimi kapattım geri uykuya dalmaya çalıştım.

Gözlerimi geri açtığımda çoktan güneş doğmuş her yeri sımsıcacık yapıyordu. Yatağımdan kalktıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Kız hala kanepede uyurken sessizce mutfağa girdim. Henüz Fatih de uyanmamıştı ama her an uyanabilirdi çünkü işe gitmesi gerekiyordu. Gerçi dünkü kafadan sonra uyanabilir miydi bilmiyorum.

Mutfakta sessizce kahvaltıyı hazırlarken kızın kanepede kıpırdanması ile gözlerim ona doğru kaydı. Sanırım uyanma vakti gelmişti onun için. Kahvaltıyı hazırlarken bir yandan da gözüm kızdaydı.

Birkaç kez yerinde sağ sola döndükten sonra yattığı yerden doğrulup dağınık saçlarını dehada dağıtmak istercesine kafasını kaşıdı. Daha sonra gözlerini etrafta gezdirdi. Uykusundan yeni kalktığı için cızırtılı çıkan sesi ile kendi kendine “Burası neresi ya?” dedi. Hiçbir şey hatırlamıyor gibiydi. Gözleri ile beni fark ettiğinde şaşkınca bana bakıp korkuyla konuştu “Sen kimsin be?! Burası neresi?” dedi ayağa kalkarak. Elimdeki bıçağı tezgaha bırakıp salatayı doğrulamayı durdurdum ve kıza karşı sakin kalmaya çalışarak “Fatihin evi burası.” Dedim ve geri bıçağımı alıp salatayı doğurmaya devam ettim. Kız şaşkınca tekrar sordu “Fatih kim be? Sen neyden bahsediyordun? Sen kimsin, beni sen mi getirdin buraya?” dedi.

Bıçağını tekrar tezgaha bırakıp kıza gülümsedim ve “Fatih dün buraya kucak kucağa, yiyişerek geldiğin adam.  Ben de o kucak kucağa geldiğin adamın karısıyım.” Dedim. Kız anlamayarak bana baktı. “Bir dakika ne? Sen kimin karısısın? Ben buraya bir adamla mı geldim?” dedi. Kızın bu salak haline daha fazla dayanamayarak yüzümü sertleştirip “Buraya sen Fatih Yıldırım ile geldin. Benim kocam olur kendisi. Sen tanırsın aslında. Biraz ünü vardır kocamın sağ olsun herk gün magazin sayfalarında.” Dedim ve yapmacık bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma.

Kız bir an duraksadı ve her şeyi hatırlamışçasına yüzünü değiştirdi gözleri bir anda büyüdü. Kız “Eeee şey ben gitsem iyi olur.” Dedi. Daha sonra da tarafta çantasını ve ayakkabısını aramaya başladı.

“Kahvaltı hazırladım 5 dakikaya olur. Kahvaltı et ondan sonra gidersin.” Dedim. Kız deli gibi eşyalarını ararken sözlerimin üzerine duraksadı  ve “ Gerek yok gitmeliyim şu an.” Dedi ve telaşla ekledi “Eşyalarım nerde?” Diye sordu. “Acelen yok ya kahvaltı et işte. Misafir sayılırsın sonuçta. Merak etme seni azarlayacak değilim. Otur hadi masaya.” Dedim. Kız mirim kırım etse de kahvaltı masasına oturmuştu.

Kız masaya oturması ile Fatih’in odasından bir haşin ile çıkması bir oldu. “Elif? Elif?” diyerek yanıma geldi telaşla. Dünkü kıyafetleri üzerinde dururken saçları daha da dağılmış ve yüzünde dünden kalan kızın ruj izleri vardı. “Efendim?” dedim tüm sakinliğim ile. Fatih yanıma gelip ellerimi tuttu ve “Bak dün-“ derken sözünü yarıda kesti çünkü kahvaltı masasında dünkü öpüştüğü kızı görmesi ile şaşkınca kıza baktı ve ellerimi bırakıp öfkeyle kıza fısıldadı “Senin ne isin var burada? Gitsene!”  dedi. Onu durdurup “Hayır  gitmesini gerektirecek bir durum yok. Oturup bizimle kahvaltı yapsın. Aç gitmesin.” Dedim. Fatih  bu sözlerime inanamayarak bakarken kız “Aç değilim aslında.” Demesi ile Fatih “git o zaman!” dedi. “Hayri oturup bizimle kahvaltı yapacak!” dedim ısrarla. Sanırım ikisinin de dünkü yaptıkları saygısızlık ile yüzleşmesi gerekiyordu.

“Fatih önümden çekilirimsin. Otur masaya. Hazır sayılır kahvaltı.” Dedim Fatih’in yanından geçip giderken.

Fatih “Elif tamam kalsın kız ama sana bir şey söylemem lazım.” Dedi önüme geçerek.

“Fatih şu an kahvaltı hazırlıyorum görmüyor musun?” dedim.

Fatih “Bak dün yaptığım seyin-“ derken sözlerini kestim. “Fatih inan bana şu an sırası değil. Hem kız da iyice açılmıştır değil mi?” dedim kıza bakarak. Kız rahatsızlık ile yerine kıpırdandı. Masaya ben de oturdum ve “Kahvaltıya başlayabiliriz. Fatih hadi sen de otur. “ dedim. Fatih yanımıza gelip masaya otururken “Elif iki dakika konuşsak odada iki dakika sadece.” Dedi. Onu duymazlıktan gelirken  karşımda, başı önde duran kıza “Hadi başla kahvaltıya. Yoksa bu evde kalmaya  niyetli misin?” dedim imali çıkan sesim ile. Kız bu sözlerimin üzerine bir anda kahvaltıya başladı.

Fatih bana bakmaktan kahvaltısını doğru düzgün yapmazken karşımda oturan kız bir anda kalkarak “Elinize sağlık. “dedi. Çatalımı masaya bırakıp “Çantan ayakkabın ile birlikte kapının yanında.” Dedim kız hızla mutfaktan çıkıp eşyalarının yanında gitti ayakkabısını giyinmesi ile evden hızla çiti gitti.

Benim de karnım doyduktan sonra masayı kaldırmaya başladım. Fatih masayı topladığımı gördüğünde masadan kalkıp buruk çıkan sesi ile konuştu “Artık konuşabilir miyiz”
“işim var. Evi toplamam lazım. “ dedim elindekileri tezgaha bırakırken. Fatih benimle birlikte hareket ederken yalvarırcasına konuştu “Beni dinlemem lazım ama. 1 dakika ver bana her şeyi anla- “
“Fatih! Yeter dolanma ayağımın altında. Çık mutfaktan.” Dedim sinir ile. Köpek yavrusu gibi geriye çekti kendini ve televizyonun karşısındaki kanepeye oturdu. Ben mutfağı toplarken o da arada bir kafasını arkaya çevirip bana bakıyordu. İşimin bitmesini bekliyordu anlaşılan.

Mutfakta bir ileri bir geri yaparken Fatih oturduğu koltuktan bir anda kalktı ve odasına girdi o odasında bir müddet dururken benim de mutfakta işim çoktan bitmişti ve odama doğru çıkmaya başladım. Ben odama çıkarken  o da odasından çıktı ve beni merdivenlerde görmesi ile peşimden gelmeye başladı. Derin bir nefes aldım. Peşimden gelerek benimle odama girdi.

Fatih “Elif dün gece sana söylediğim o sözler için özür dilerim.” Dedi odama girer girmez. Arkama dönüp ona baktım. Kıyafetlerini değiştirmiş saçları ıslaktı. Sanırım duş almıştı. Daha temiz görünüyordu gözümde.
“Önemli değil “ dedim konuyu kapatmak istercesine
Fatih bana doğru yaklaştı ve kafasını olumsuz anlamda salladı hemen ardından da sol elimi tutup “Önemli! Önemli değil diyemezsin... Bir şey söyle. Dünkü terbiyesizliğim hakkında, sana söylediğim iğrenç kelimeler hakkında ne bilim kız bana! Tokat at tükür ama bir şey yap.” Dedi üzgün ve çaresiz çıkan sesiyle.
“Artık bunların bir önemi yok. Geçti gitti. Sarhoşluğuna verelim.” Dedim ve elimi elinden çekerek yatağıma oturdum.

Fatih de yanıma gelerek tekrar konuştu “Elif ben özür dilerim gerçekten. Sana karşı olan tüm hatalarım adına özür dilerim. Biliyorum özür dilemek bir fayda etmiyor ama ben çok pişmanım. Tamamen saygısızdım tamamen terbiyesizlik bu yaptıklarım. Bana olan duygularını hiçe sayıp böyle bir hata yaptım. Ben çok özür dilerim. Sana olan saygımı koruyamadım...” dedi ağlamaklı çıkıyordu sesi.

“Fatih...” dedim. Sanırım gerçekten bitmişti ona olan duygularım.

Fatih “Efendim.”

“Ben bitirdim.” Dedim gözelinin içine bakarak. Bana kaşlarını çattı anlamayarak. Fatih “neyi? Anlamadım.” Dedi.

“her şeyi. Baştan sona, sana olan duygularım bitti. Dedim şaşkınca bana baktı ve çatık olan kaşları daha da çattı. Dudaklarımdan çıkan kelimeleri anlamıyor gibiydi. “Fatih ben bitirdim kendi içimde seni. Yani sana karşı bir duygu yok içimde artık.” Dedim.

Afallayarak  gözlerini benden çekti ve odamdaki halıya kaydı gözleri. Bir şeyler düşünüyor gibiydi ya da dalıp gitmişti bilmiyorum. Onu bu dalgın halinden kurtarmaya çalışarak “Fatih?” dedim dizine dokunarak. Gözlerini halıdan çekip gözlerime odakladı. Anlam vermeye çalışarak “Nasıl bitti her şey? Bir anda? Öyle kolay mı duyguları kesip atmak?” dedi sanki duygularıma itiraz etmek istiyordu.

“Kolay mı zor mu bilemiyorum ama eminim her şey bitti. Artık ikimiz de kurtulduk diyebilirsiniz?” dedim tebessüm ederken. Derin bir nefes alıp verdikten sonra sözlerimin üzerine ekledim “Artık ikimiz de özgürüz. “

17. Bölümün sonuna geldik arladaşlar. Umarım keyifle okumuş sunuzdur. 18. Bölümde görüşmek üzere sevgililer saygılarrrr 🎉🍻💜

PLATONİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin