9

154 18 6
                                    

Bir an gelir, yutkunurken bile
sıkarsın dişlerini.
Derin bir nefes gönderirsin ciğerlerine,
ama o bile titrektir.
Burnun sızlar, ardından gözlerin, sonra dolar gözlerin.
Defalarca kırpıştırırsın gözlerini ama
bazen hiç bir faydası yoktur.
Derin bir nefes al ve
her şeyi akışına bırak.

Hiç bir zaman, tekrar çocukluğuma dönmeyi dileyeceğim anların içinde bulunacağımı düşünmezdim. Büyüdüğüme pişman olacağımı, tekrar çocuk olmak isteyeceğimi hiç bir zaman düşünmemiştim. Aslında tamamen çocuk olmak istemiyordum tekrar. Sadece, bazen yoruluyordum. Büyük olmaktan, büyük olmanın getirdiği yükten bazen çok yoruluyordum. Bu yüzden, bu anlarda kısa bir süreliğine çocuk olmak istiyordum.

Karşısına geçtiği televizyon da oynatılan çizgi filmleri izleyen, annesinin getirdiği atıştırmalıkları yiyen, annesinin verdiği ufak tefek işleri yapan, günlerini rahat bir şekilde geçiren çocuk olmak istiyordum bir süreliğine.

İnsanların yalanları ile yüzleşmek, zor kararlar vermek, deli gibi çalışmak, kendi başına geçimini sağlamak için çabalamaktan yoruluyordum bazen.

Şuan da o anlardan birindeydim. Jeno'nun aniden gitme saçmalığının ardından yaşanılan, denilen şeyler beni yormuştu. Aslında hiç biri başa çıkalamayacak derecede değil. Sorun kendimi duygusal olarak salmamdı. Kendimi duygusal olarak o kadar güçsüz bırakmıştım ki, her şeyin beni üzmesine izin vermiştim.

Bunu fark ettiğimde kendimi toparlamam gerektiğinin bilincine varmıştım ve aklıma gelen ilk şey kızlar olmuştu.

Eric ile uzun bir sohbet etmiştik. Ama gözlerimizi açık tutamadığımızı fark ettiğimiz de odalara dağılmıştık. Sabah kahvaltı ettikten sonra hazırlanmıştık. Erkeklerin bir kaç kıyafeti burdaydı ve bunca zamana kadar Jeno bunu fark etmemişti.

Eric ile okula geldikten sonra ayrılmış ve derslerimize girmiştik. Derslerim bittikten sonra her ne kadar güzel not tutsamda dikkatim dağınık olduğu için dersten hiç bir şey anlamamıştım. Konulara çalışmam gerektiğini bilsemde kızları aramış ve okulun yakınında ki kafeye çağırmıştım. Kafeye geçtiğimde sadece su sipariş etmiş ve arkama yaslanıp beklemeye başlamıştım.

Juyeon'a dün her ne kadar kesin bir dille bu gün o eşya'yı getirmesini söylesemde getireceğine inancım yoktu. Ama daha ne kadar benden kaçırmayı düşünüyordu, gerçekten merak ediyordum.

İlerde ki kafenin açıldığını gördüğümde Yeji ve Minjeong içeri girmişlerde. Sırtlarında ki çantalardan anlaşıldığına göre bu gün dersleri vardı. İkisi gözlerini kafede gezdirirken onlara bakmaya devam ettim. Minjeong beni fark ettiğinde Yeji'yi dürttü ve oturduğum masaya doğru ilerlediler.

İkiside karşımda ki sandalyeye oturmadan önce çantalarını ve ceketlerini sandalyeye asmışlardı. Yeji garsonu çağırdığın da üçümüzde kahve almıştık.

"Bir şey mi oldu?"

Minjeong, gri saçını kulağının arkasına sıkıştırırken kollarını masaya yaslamıştı.

"Yeri geldiğinde anlatıcam" dedim Minjeong'un gözlerinin içine bakarken. İçi rahatlasın diye gülümsediğimde üstelemedi.

"Ee, okul nasıldı?"

"Kötü" Yeji bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi hızlıca verdiği cevaba güldük. Minjeong ile Yeji'nin hoca ile geçirdiği tartışmayı anlatmasını dinlemiştik.

Gözüm kapı her açıldığında içeri giren bedenlere bakıyor, hiç birinin Yeri olmadığını gördüğünde tekrar kızlara dönüyordu. Kapı bir kere daha açıldığında gözlerim tekrar kapıyı bulmuştu. İçeri beyaz kabanı ile Yeri girdiğinde dikleşmiştim. Çok sürmeden Yeri ile göz göze geldiğimde hızla bize doğru ilerlemişti.

Racing -°- Lee JuyeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin