⠀
Benim için küçük; aile fertlerim için büyük gün... Babamın evlilik günü. Hatta -bir ihtimal- benim özelimde de büyük sayılabilecek bir gün. Babamı evlendirdiğim gün. İçimde sıfır heyecan, bolca belirsizlik.Hislerimi çözemediğim o gün.
Nikahın kıyılacağı salona girerken düşündüklerimdi bunlar. Çok değil, iki yıl kadar önce babamı evlendireceğim, onun nikah törenine katılacağım söylense inanmaz; böyle bir anın geleceğine ihtimal dahi vermezdim fakat hayat sürprizler yapmaya devam ediyordu ve burada bana düşen görev de muhtemelen ayak uydurmaya çalışmaktı, tıpkı o kapıdan geçerken yaptığım gibi.
Üzerimde ne kısa ne de uzun diye nitelendirebileceğim bej tonlarında kloş bir elbise taşıyordum. Kış günü evden o hâlde çıkamayacağım için yanıma aldığım kabanı ise az önce vestiyere bırakmıştım. Bir hayli tatlı bulduğum görevli kadın hoş muhabbetiyle az da olsa rahatlatmıştı beni, şayet bunu yapmamış olsaydı salona girerken çok daha gergin hissederdim sanıyorum.
Soğuk ellerimle eteğimi düzeltip abimi takip ettim. Bu sırada konukları karşılamakla meşguldü kendisi. Çevremiz hangi ara bu kadar kalabalıklaşmıştı? Ailem mi fazla sosyaldi yoksa ben mi asosyalliğin dibini görüyordum?
"Çağlar ağabey!" diye seslendiğini duydum birinin. O yöne döndüğümde Senem'in birkaç gün önce tanıştığım oğlunu gördüm. Üvey kardeşim Talha Sanuç'u... Arkadaşlarıyla birlikte yanımıza ulaştı ve sürdürdü sözlerini. "Ne yakışıklı adamsın." demişti Çağlar'a hitaben. Ardından bana dönüp gülümsedi.
"Sen de fena olmuşsun fıstık... Sizi kız arkadaşımla tanıştırayım."
Yanındaki genç kız gülümseyerek elini uzattığında önce abimin sıkmasını bekledim ve sonra da ben uzanıp yakaladım parmaklarını. "Eda." diyerek kendini takdim etti ben bunu yaparken. İsmimi söylemek yerine yalnızca memnun olduğuma dair birkaç kelime sıralayıp el uzatan diğer arkadaşıyla da selamlaştım. Adının Ferdi olduğunu öğrendiğim kıvırcık çocuğun, burada Talha'nın en yakın arkadaşı olarak bulunduğunu tahmin etmek güç değildi.
"Berke!"
Talha farklı bir isimle seslenince bu defa başka tarafa vermek durumunda kaldım dikkatimi. "Gelsene." diye ekledi. Yanımıza oldukça uzun boylu bir arkadaş daha geldiğinde yine ilk konuşan Talha olmuştu.
"Çağlar Abi'den bahsetmiştim ya, Çağla da kız kardeşi oluyor."
Uzun olan, abimin ardından elini bana uzattığında hâlihazırda o merasimden sıkılmış bulunsam da isteğini geri çevirmedim ve parmaklarımızın buluşmasına izin verdim.
"Memnun oldum." dedi elini çekmeden evvel. "Talha'nın kız kardeşi mi oluyorsun şimdi?"
"Sayılır." diye cevapladım kafamda sorusunu tarttıktan sonra. Gerçekten öyle oluyordum galiba... Üvey de olsa artık bir kardeşim daha vardı. Üstelik bahsi geçen bu üvey kardeşin bana bir hayli ısındığını da rahatça görebiliyordum. Abim de onu çok sevmişti. Şımarık ve daha da önemlisi suçlu hissettiriyordu bu karmaşık durum.
Birkaç kişi daha bana selam verdiğinde somurtmayı kesip gülümseyerek onları karşılamış olsam da rolden çıkmam pek uzun sürmemişti. Tekrar eski hâlime dönüp sıkıntıyla nefes verdiğim sıra gözlerim kapıdan giren kişilere takıldı.
Her zamanki özenli hâliyle Oğulcan ve sevgilisi Peri hemen karşımda bana doğru yürüyorlardı. Kendimi yoklamaya çalıştım. Kalp çarpıntısı veya tekleme yoktu, iç çekmeler yoktu, herhangi bir sızı hissetmemiştim. Benim için onu görmek vücudumda alışılmadık süreçler başlatmıyordu artık. Gülümsedim. Onları gördüğüm için değil; gördüğümde verdiğim -daha doğrusu vermediğim- tepki için sevinmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lacivert | altay bayındır
Fanfictionneysek neyiz, cevap vermeyiz. altay bayındır ff.