⠀
Tatilimin dördüncü gününde yine kendi yalnızlığımda boğulmak üzereydim. Netflix ve türevi tüm abonelikleri satın almış olsam da izleyecek bir şeyler bulamıyordum. Daha doğrusu izleyecek birçok yapım olmasına karşın hiçbiri çekmiyordu beni. Sahneler akıp giderken tek yaptığım ekrana boş bakışlar atmak ve çikolata kaşıklamaktı.Açıkça Altay'ı özlüyordum.
Uzandığım yerde bir kez daha kıpırdanıp WhatsApp'a girdiğimde önce Yaren ve birkaç arkadaşın mesajına cevap vermiş, ardından durumları açmıştım. Yine aynı sıkıntıyla hepsini tek tek izlerken Sude'nin durumuna gelince durdum.
Durdum çünkü yine sinirlerimi hoplatacak bir harekete imza atmıştı.
Çektiği fotoğraftan anladığım kadarıyla fırında bir şeyler pişiriyordu ve hemen altına da komşuma hediye tarzı bir şeyler yazıp paylaşmıştı. Sinirden yerimde bir çığlık atıp telefonu yatağın diğer ucuna fırlattım.
"Nefret ediyorum bu kızdan!"
Kin gütmeme sebep oluyordu. Öfkemi kime veya neye, ne şekilde boşaltacağımı bilemediğim için hızla yataktan kalkıp çıkışa yürüdüm. Evde giydiğim pijama takımının üzerine kabanımı geçirdikten sonra girişte kasenin içinde duran kartımı da aldım ve yola çıktım. Yaptığım şey bir taksi çevirip Altay'ın evini tarif etmek olmuştu.
Oraya gittiğimde Sude'yi evinde görürsem biterdi. Sude'nin getirdiği herhangi bir yemeği kabul ettiyse yine biterdi.
Çok kararlıydım.
Taksi durduğunda ücreti ödeyip dışarı çıktım. Yanıma telefon bile almayı akıl edemeyecek kadar kötü durumda olduğumu her bakan anlardı. Üzüntü duymanın da ötesinde saf öfke beslemeye başlamıştım içimde.
Kapıyı alacaklı gibi çaldığımın farkına bile varmamam bu yüzdendi.
Kaşları çatık bir Altay görüş alanımı kapladığındaysa onu göğsünden iteleyip içeri geçtim. Kapıyı arkamdan ayağımla iterken "Burada mı o?" diye sordum. Sesimin titremesine engel olamıyordum.
"Kim?" dedi. Şaşkın olduğu her hâlinden belliydi ancak onu umursamıyordum.
"Anladın sen."
"Çağla bir şey söylemezsen nasıl anlayabilirim?"
"Ya Altay..."
Ellerimi sinirle saçlarımdan geçirdim. İçim içimi yiyordu. Bir şeyleri yumruklamak, bir yerleri dağıtmak istiyordum. "Sude'den bahsediyorum." diye tıslar gibi konuştuğumda kaşlarını havalandırdı.
"Hayır." dedi. "O nereden çıktı?"
"Telefonunu ver."
Bana bir kez daha anlamayan bakışlar sunduğunda elimi açıp ona doğru uzattım. "Telefonunu ver Altay." diye yinelediğimde başını iki yana sallayıp içeri gitti ve az sonra telefonuyla birlikte yanıma döndüğünde avuç içime bıraktı onu. WhatsApp'a girip Sude'nin durumunu açmak istediğimdeyse koca bir hiçlikle karşılaşmıştım.
"Nasıl?" dedim kendi kendime. "Sana gizlemiş mi?"
"Neyi?"
"Buradaydı! Komşuma hediye yazıp paylaşmıştı, buradaydı!"
"Sakin olur musun?" dedi Altay telefonu benim elimden alıp girişteki yüksekliğin üzerine bırakırken. "Titriyorsun."
"Olamam." diye çıkıştım. "Bak, kız bilerek yapıyor her şeyi!"
Resmen Altay'a gizleyerek durum atmıştı. O durumu benim görmem için attığından neredeyse emindim. Altay'la yakın olduğumuzu biliyordu. Kıskanç bakışlarını öncesinde fark edemiyordum ama evde yalnız kalıp düşündüğümde taşlar yerine oturmuştu. Ateşim sinirden iyice fırlarken Altay da kötü olduğumu fark ederek bana yaklaşıp sarıldı.