04, kalbimden tenime.

2.9K 114 18
                                    


Sabahın ilk ışıkları doğrudan suratımı hedef aldığından yerimde huzursuzca kıpırdandım. Birkaç dakikadır uyanık olsam da gözlerimi açmak ve güne başlamak istemiyordum. Bana kalsa sonsuza dek uyumayı seçerdim zaten. Üstelik başıma bir de akşamki kutlama saçmalığı bela olmuştu ki en can sıkıcı kısım da aslında buradan itibaren başlıyordu.

Gitmek istemiyordum.

Gözlerimi istemeye istemeye aralayıp etrafı algılamaya çalıştım. Tek gecede nasıl böylesine yorulmuş olabileceğimi sorguluyordum o esnada.

Hâlâ abimin salonundaydım.

Dün yaşananlar aklıma bir bir doluşurken kafamı hafifçe kaldırıp hemen yanımda uzanan bedene baktım bu kez. Varlığını ancak fark edebiliyordum fakat uyku açmak için bundan daha iyi bir başlangıç yapamazdım sanıyorum.

Abimin evinde, onun salonunda... Altay cüssesini kullanarak koltukla arasında kalmamı sağlamıştı. Başım göğsünde duruyordu. Manzaram onun keskin yüz hatlarından başka şey değildi. Hafifçe çatılmış kaşları ve dolgun dudaklarına dalmıştım bir an için ama toparlanmam kısa sürmeliydi elbette.

Neler düşünüyordum öyle...

Düşüncelerim iyice karışmadan evvel oradan kalkmalıydım. Ani bir hareketle yerimde doğrulduğumda tek problemimiz vardı: Dirseğimi Altay'ın karın bölgesine saplamayı ihmal etmemiştim.

Bilerek yapılmış bir hareket değildi lakin!

Altay garip bir ses eşliğinde uyandığında az önce dirseğimi geçirdiğim bölgeyi tutuyordu. Hafifçe öne doğru eğilmişti bu kez. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Koltuktan kalkıp diz çöktüm ve alttan alttan Altay'ın yüzüne bakmaya çalıştım.

Çok mu acıtmıştım?

"İyi misin?" diye sordum adamı o hâle getiren ben değilmişim gibi. Bana attığı bakışı hayatımın sonuna dek unutmam mümkün olmayacaktı. Alt dudağımı dişleyerek geri çekildim hemen.

"Özür dilerim ya," diye ekledim. "Bilerek olmadı."

Derin bir nefes verdi söylediklerime karşılık. "Güne daha iyi başlayamazdım."

Ses tonundan ironi yaptığını anlamak güç değildi. Üzerindeki tişörtü hafifçe kaldırıp kasıklarına doğru baktığında ben de hasar tespiti için işe girişmiştim. Ne kızarıklık vardı ne de başka bir şey. Yalnızca kasları.

Ne?

Ben öyle bir şey söylemedim.

Kendi kendime küfürler ederek kalktım ayağa. Bu sabah bir gariplik vardı üzerimde. Edepsizce fikirlere kapılıp duruyordum. Elimle kendi kafama vurup ayılmaya çalıştım.

"Ne yapıyorsun?"

Bu kez garip bakışlar atan taraf Altay'dı. Ona kare bir gülüş sunmayı denedim. "Hiç." dedim. "Hiçbir şey. Kafam çalışsın diye."

Söylediğim onu güldürmüştü. Yerinden kalkarken tişörtü de indirmişti çoktan. "Çok garip bir kızsın gerçekten... Çağlar gelmemiş mi?"

Ona üstten bakabileceğim tek pozisyondaydık az önce. Altay oturuyordu ben ise ayaktaydım. Şartlar eşitlenince aramızdaki boy farkına lanet ettiğim bilmem kaçıncı senaryonun içine çekildim yeniden. Alışmaya çalışıyordum.

Etrafa şöyle bir bakıp diğer koltuklardan herhangi birinde abimi göremeyince omuz silktim.

"Geceyi Defne'de geçirmiştir."

İyi ki gelmedi, diye düşünüyordum bir taraftan da. Altay'la uyurken abime yakalanmak istemezdim. Tamam, saçma sapan bir şey yaşanacağı yoktu ama yine de utanç verici olabilirdi benim adıma. Abim de o kadar geniş biri değildi zaten. En yakın arkadaşı da olsa kız kardeşiyle uyumasını istemezdi kimsenin.

lacivert | altay bayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin