19, ellerim seni istedi.

2.1K 115 59
                                    


Altay kapıyı benim için itelediğinde ona kısa bir bakış atıp içeri geçtim. Evine ilk defa birlikte giriyorduk ama bunun heyecanını bile yaşayamıyordum abim sayesinde. İyi olup olmadığımı kontrol ettiği birkaç soru hariç yol boyunca ikimiz de hiç konuşmamıştık. Altay'ın ne düşündüğünü, ne hissettiğini deli gibi merak ediyordum. Her zamanki gibi onun terliklerinden kuşanıp üzerimdeki kabanı çıkarıp astım. Sessizlik canımı sıkmaya başlıyordu yavaştan. Gözlerim yine yanımdaki uzun bedenin sahibine kayınca dudak büzmeden edememiştim.

"Acıyor mu?" diye sordum usulca.

Derin bir yara olmasa da temizlememiz gerektiğini hissediyordum ama Altay omuz silkerek yanıtladı beni. Yüzük parmağıyla dudağındaki yarayı yoklayıp konuştu.

"Küçük bir şey."

"Acımıyor yani?" diye tekrar söz aldığımda az önce yaşananlara rağmen gülümsediğini gördüm.

"Acımıyor, Çağla. Aksi olsun istiyorsun galiba?"

Gözlerimi kıstım. "İyilikten anlamıyorsun hiç."

Onu geride bırakıp salona geçmiştim bunları söylerken. Yorgun hissediyordum fakat fiziksel bir yorgunluktan çok uzaktı bahsettiğim durum. Bedenimi yumuşak koltuklardan birine bırakıp bakışlarımı tavana çevirdiğimde Altay da salona giriş yaptı.

"Abinden önce canıma kasteden sendin, unuttun mu?"

Anlamadığımı belli eden ifademi gördüğünde bir kez daha parmağıyla alt dudağını işaret etti ve kuşandığım yastığın hedefi oldu. Çiftlik dönüşünde dudağını ısırdığım olaydan bahsediyordu. Attığım yastığı havada yakalayıp gülerek bana yanaştı ve koltukta yerini aldı. İri ellerini o pozisyonda bir kez daha belime yerleştirip vücudumu ona çevirmemi sağladı.

"Böyle üzgün olma." dedi, yüzündeki gülümseme silinirken. Ciddi ifadesinden anladığım kadarıyla malum konuşmayı yapmanın vakti gelmişti. İki parmağının tersiyle yanağımı sevip devam etti. "Çağlar'ı biliyorsun... Kendince bir senaryo yazmış, onu oynuyor."

Haklı olabilirdi. Ben de kafamda kurmayı severdim ve sanıyorum Çağlar'dan kapmıştım bu huyu. Muhtemelen evde o da pişmanlık yaşıyordu ama tüm bunlar gerçekten umrumda değildi. Saçma sapan bir suçlama eşliğinde en yakın arkadaşına yumruk atmıştı. İç çektim ve Altay'a biraz daha yanaşıp kollarımı bedenine sardım.

"Özür dilerim." diye fısıldadım. Çağlar adına dilenmiş bir özür olduğunu anlamasını umuyordum. Altay da kollarını bana sarınca buruk bir gülümseme yayıldı suratıma.

"Şu intikam meselesini kafana takmadın, değil mi?" diye sordu bu esnada. Başımı ağır ağır iki yana salladım ancak göğsünden ayrılmamıştım.

"Ablanla gerçekten bir şeyler yaşadılar mı?"

Kafamı kaldırmadığım için sesim biraz boğuk çıkmıştı ve intikam oyununa ihtimal vermemiş olsam da olayın aslını çok merak ediyordum. Altay çenesini saçlarımın arasında dolaştırmaya başlamıştı. Sakallarını saç tellerimin üzerinde hissedebiliyordum. Güldüğünü sarsılan göğsünden anladım ve sonra erkeksi sesi doldurdu kulaklarımı.

"Evet, oldu öyle bir şeyler... Lisedeydik."

Doğruldum.

"Ciddi misin?"

"Evet." dedi tekrar. "Aralarındaki yaş farkı sıkıntı yaratmaya başlamıştı. Ablam yürütemeyeceğini söyleyerek ayrıldı ama gerçekten ilişkilerine hiç müdahale etmedim... Şimdi biri evli, diğeriyse evlilik yolunda. Bitmiş gitmiş ilişkinin intikamıyla yanıp tutuştuğumu, o benim ablamla sevgili oldu diye kız kardeşine yanaştığımı düşünüyor..."

Zihnimde taşlar yerine oturmuştu Altay cümlesini noktaladığında. Hafifçe geri çekilip önce gözlerine ve ardından dudaklarına bakıp mırıldandım.

"Abimle aranızın bozulması seni üzüyor mu peki?"

Gözlerini kısarak gülümsedi soruma yanıt olarak. "Düzelir." dedi. "Sen dert etme."

Düzelebilmesi için Çağlar'la ciddi bir konuşma yapılması gerektiğinin farkında olsam ve buna hiç heves etmesem de başımı onaylar anlamda aşağı yukarı salladım. Ben konuşmayınca Altay yerinden kalkıp elini uzattı.

"Aç mısın?"

"Biraz." dedim elini yakalayıp ben de ayaklanırken. "Final haftasında olduğum için iştahım kesildi ama..."

"Açarız." diye araya girdi beni mutfağa götürürken. Gülümsedim. İki gün sonraki sınav aklıma gelince gülümsemem yavaştan bir dehşet ifadesine bürünmüş olsa da idare ediyor gibiydim. Altay belimi yakalayıp beni kaldırıncaya dek gerçek hayata dönmüş değildim fakat...

Bedenimi tezgaha bırakıp bacaklarımın arasına yerleştiğindeyse aynı dehşet ifadesini biraz şaşkınlıkla harmanlayarak baktım ona. Güldüğünü gördüm.

"Yine neler dönüyor aklında?"

Neler dönmüyor ki...

Altay'ın en sevdiğim özelliklerinden biriydi bu. Az önce yakın arkadaşıyla kavga etmiş ve yumruk yemiş olmasına rağmen normale dönmesi uzun sürmüyordu. Mental açıdan onun kadar sağlam durabilseydim çok başka şeyler başarabilirdim. Sorusuna yanıt vermediğimi fark ettiğimde ellerimi nereye koyacağımı bilemediğim için bedenimin iki yanından tezgaha yerleştirip sesimi bulmaya çalıştım.

"Sınav..." diyebilmiştim biraz zorlanarak. "Yaklaşan sınavlar."

Cümle kurmayı unutturuyordu bana.

Altay bir kez daha yamuk ve alaycı bir gülümseme takındığında neden böyle şok olduğumu sorgulamakla meşguldüm ki cevap basitti aslında. Her gün sevgilimle mutfak romantizmi yaşamıyordum sonuçta.

"Dışarıdan söyleyelim diyorum, ne dersin?" demişti bu sırada Altay. Cümlesini doğrudan dudaklarıma bakarak kurmasaydı dışarıdan yemek söylemek istediğine şaşırabilirdim ama onu bile yapamıyordum. Yutkundum. Ellerim benden izinsizce onun omuzlarını bulduğunda bedenini biraz daha yaklaştırdı benimkine.

Böylece gözlerim bir kez daha kapanmış bulundu.

Neyse ki ikinci defa beni o durumda bırakmamış, dudaklarımızı ortada buluşturmuştu. Isırmak yoktu, ekstrem hareketler yoktu. Yalnızca Altay ve ben vardık. Beni öperken büründüğü kişiliği öyle çok seviyordum ki dudakları dudaklarımdan ayrılsın istemiyordum. Omzundaki ellerim yukarı çıkıp ensesini bulduğunda parmaklarımı kulağının ardında kalan kanat dövmesinde gezdirdim ve dudaklarından ayrıldım.

"Bu dövme... Yeni bir şey, değil mi?"

Soruma karşılık ne ara bacaklarıma yerleştirdiğini bilmediğim ellerinden birini kaldırıp kolyeme yöneldi. Kolyemin ucundaki figürü severken söylenmişti.

"Evet." dedi. "Seni kendime mühürledim."

Ona olan duygularım boyut atlarken biliyordum ki bu ilişkiyi bir şekilde Çağlar'a da kabul ettirecektik. Altay Bayındır 21 senelik hayatımda ilk defa sevildiğimi hissettiriyorken onu kaybetmeye hiç niyetli değildim.

Uçuyosun Altay

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uçuyosun Altay

lacivert | altay bayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin