⠀
"Kızım ben her şeyi unuttum ya... Ne yapacağım?""Soruları görünce hatırlarsın." dedim Yaren'e dönmeden. Önümdeki Manas Destanı çakması not kağıtlarını son kez gözden geçirmekle meşguldüm. Son sınavıma az sonra girecektim ve biraz salmış sayılırdım aslında. Bir hafta boyunca girdiğim hiçbir sınavdan yüzüm gülerek çıkmadığım için iyi bir ortalama beklediğim söylenemezdi. Sonuncuyu da atlatıp buradan defolup gitmek istiyordum sadece.
Altay'la kavga etmemizin üzerinden koskoca bir hafta geçmişti. Bu süreçte finallerden başka hiçbir şeye odaklanmış değildim. Altay'ın aramalarını cevaplamıyordum. Evime geldiğine dair birkaç mesaj atsa da o an ya okulda ya da kütüphanede olduğum için kapıyı açmam da mümkün değildi. Benimle hiçbir şekilde temas kurmasına izin vermemiştim. Kısacası onu görmezden geliyordum.
Not kağıdında üzerini kırmızıyla çizdiğim son cümleyi de içimden tekrar ettikten sonra hepsini toparlayıp çantama sıkıştırdım.
"Bitti... Bu kadar yeter."
Yaren sırıtarak baktı bana. "Bitmedi." dedi saçından aldığı bir tutamı işaret parmağına dolarken. "Benim için her şey şimdi başlıyor... Sınavdan sonra Ferdi'yle buluşuyoruz!"
Son cümlesini biraz sesli söylediği için bize dönen gözleri umursamadan gülümsedim ama buruk sayılabilecek bir gülümsemeydi bu. "İyi, en azından senin mutlu giden bir ilişkin var." dediğimde Yaren parmağına sardığı tutamı serbest bırakıp yüzüme baktı.
"Sen de gelsene." dedi iki eliyle kolumun üst tarafına tutunurken. "Takılırız birkaç saat, kafan dağılır. Sonra ayrılırsın."
Başımı iki yana salladım. Onu reddetmek üzereyken sınıf kapısı açılınca konumuz yarıda kesilmişti. İçeriye hocamızla birlikte iki araştırma görevlisi girdiğinde bu sınavın da kötü geçeceğini anlayarak sıkıntılı bir nefes verdim. Zor sorduğunu tahmin etmek güç değildi.
ve beklediğim gibi de oldu.
Sınavdan berbat ötesi bir moral durumuyla ayrılıyordum. Benim aksime sorulara daha mantıklı cevaplar verdiğini düşünen Yaren ise ısrarını sürdürerek "date" teklifini kabul etmemi sağlamıştı. Buluşma yerine vardığımızda kafeye aynı suratsız ifadeyle girdim.
Masaya geçtiğimizde Berke'yi görmek daha da fenaydı. Onun burada olacağını bilmiyordum. İkisi de bizi çok sıcak karşılarken ben Altay'a verdiğim sözü düşünmekle meşguldüm ama sonrasında zihnimde birkaç ampul parladı ve Altay'ın bana aynı hassasiyeti göstermediğini fark ederek yerime geçtim. Burada kalacak ve Altay'ı aklıma dahi getirmeyecektim.
"Nasıl gidiyor?"
Ferdi'nin sorusuna karşılık omuz silktiğimde Yaren devraldı sözü.
"Mükemmel! Az önce son sınavımıza girdik... Tatilin tadını çıkarmaya hazırım."
"Öyle mi ya?" dedi Berke. "Bizde finaller başlamadı hâlâ."
"Sen hangi okuldaydın?" diye sorduğumda kazağının bilek kısmını hafifçe yukarı sıyırıp tenine dövme olarak işlediği Gazi Üniversitesi logosunu gösterdi. Güldürmüştü bu. Berke tepkime sırıtıp saçlarımı karıştırdığında gülüşüm yarıda kesildi fakat o bunu fark etmemişti. Yutkundum. Altay'ın elleri... "Hayır, Çağla. Onu düşünmek yok." diye geçirdim içimden. Onu düşünmeyecektim.
"Gülümsettik soğuk nevaleyi." demişti bu sırada Berke. Aslında muhabbeti sarıyordu ama kötü bir başlangıç yapmış sayılırdık. Omuz silktim. Belli ki yenisini yazmamız gerekecekti. Şu saatten sonra Altay'ın kıskançlık etmesi umrumda olmazdı.