⠀
Güne Altay'la başlamak pekala iyi hissettiriyordu. Onunla uyumak da aynı şekilde... Kollarıyla beni hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca sarabiliyordu. Üşümüyordum. Yaz günü bile hep soğuk olan tenim onunlayken tamamen zıt bir karaktere bürünüyordu. Varlığıyla içimi ısıtıyordu resmen.Altay mutfakta oyalanırken ben de banyodaki aynadan son kez saçlarımı kontrol edip dışarı çıktım. Mutfağa geçtiğimde bu hâlimiz çok tatlı geldiği için kendimi tutamayıp genişçe gülümsedim.
"Sıkı çalışıyorsun." dedim hazırladığı kahvaltı tabaklarına yönelip ağzıma küp küp doğradığı kaşar peynirden atarken. "Aferin sana."
Sözlerime karşılık o da güldü ve başını iki yana sallarken homurdandı. "Hepsi sana iyi bakabilmek için."
Kıkırdadım.
"Ben bile kendime bu kadar iyi bakmıyorum ama... Her sabah üşenmeden hazırlıyor musun bunları?"
"Evet." dedi. "Sağlık önemli."
Ona göstermeden göz devirdiğimde çalan kapı dağıtmıştı sohbetimizi. Kaşlarımı çattım. "Bir Sude vakasını daha kaldıramayacağım."
Haklıydım.
Altay da haklı olduğumu bildiği için ellerini suyun altında gezdirip mutfağın çıkışına yöneldi. Hemen öncesinde elime bir bıçak tutuşturmuş ve yıkandığı belli olan domatesi de önüme bırakmıştı. "Elin çalışsın." dedi kapıdan çıkıp giderken. Ardından dil çıkardım ama yine de bana verdiği görevi yerine getirmek üzere işe koyulmuştum.
Aslında güzel de devam ediyordum ama mutfak kapısından içeri giren kadını fark ettiğimde oraya dönmek zorunda kaldım. Hemen ardından da Altay gelmişti.
"Seni beklemiyordum anne." dedi bana tuhaf bir bakış atarken. "Yarın gelmeyecek miydin?"
Çok güzel.
Kadınla aramızda süren anlamsız bakışma devam ediyorken jeton henüz düştüğü için aniden yerimde irkilip bıçağı tezgaha bıraktım. Bu sırada kadın Altay'a hitaben sürpriz yapmak istediğini ama asıl sürprizi kendisinin yaşadığından bahsetmişti. Benden bahsediyordu muhtemelen. Oğlunun mutfağında genç bir kız görmeyi beklemediği açıktı. Bir saniye, diye geçirdim içimden. Erkek arkadaşımın annesiyle mi tanışacaktım? Bunun için tamamen hazırlıksızken üstelik...
"Hoş geldiniz." dedim ne diyeceğimi bilemediğim için. Ben de hızla ellerimi yıkadım ve havluyu kullanarak kuruladıktan sonra onlara doğru yürüdüm. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum, bu yüzden elimi uzatmakla yetinecektim.
"Çağla ben... Çağlar'ın kardeşiyim."
Son cümlemi duyana dek yüzüne herhangi bir tebessüm yerleştirmemişti kadın. Bu durum benim gerginliğimi de had safhaya taşımıştı lakin Çağlar'ın ismi ilk defa bir işime yarıyordu. Abimin adını duyduğunda gülümseyerek elimi sıktı ve sonrasında hiç beklemediğim bir şekilde kısaca sarıldı bana. Bunu yaparken tek kolunu kullanmış olsa da neticesinde sarılmıştı... Bir anda terlemeye başlamıştım sanki.
Kadın benim çekindiğimi anlayınca tebessümünü tazeledi. "Bildim bildim... Çağlar oğlum nasıl? Hiç aramıyor artık."
"Çok iyi." diye cevapladım. "Şu sıralar biraz yoğun, ondan olabilir."
Bizi dikkatle seyreden Altay ise nihayet kendine gelmiş gibiydi. Annesi elinde getirdiği poşetleri mutfaktaki geniş masaya bırakırken benim yanıma gelip kulağıma doğru eğildi. "Rahatla." demişti sessizce. Ona dehşetle baktım.
Nasıl rahatlayabilirdim ki?
"Çağlar yok mu?"
Kadın başını çevirmeden sorduğunda Altay'la birbirimize bakmaya devam ediyorduk ama çabuk toparlanan ve söze ilk atlayan ben oldum. "Simit almaya kadar gitmişti de... Az sonra gelir."