⠀
"Tamam baba... Abimle olacağım zaten."Babam son nutuklarını çekmekle meşgulken onu dinlemediğimi ikimiz de biliyorduk ama yine de devam ediyordu. Çağlar yanımda olacaktı zaten, neyin endişesini duyduğunu anlayamıyordum. Araç durduğunda kemerimi çözüp babama döndüm.
"Eve abim bırakır."
"Bugün Çağlar'da kal. Evde olmayacağım ben."
Kaşlarımı çattım.
"Yine mi o kadın?"
Bu defa babam çattı kaşlarını. "O kadın dediğin kişiyle evleneceğim Çağla. Bunu kabullen."
Kabullenemediğim bir durum yoktu ortada. Tek sorunum beni sürekli ertelemesine rağmen tüm vaktini o kadının önüne sermekten çekinmiyor olmasıydı. Evlendiklerinde bu durum iyice ağırlaşacaktı, biliyordum.
Elimden bir şey gelmiyordu.
Babama kırgın bir bakış atıp hiçbir şey söylemeden kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Hava her zamanki gibiydi lakin aptalca bir düşünceye kapılarak kabanımı çıkarıp koltuğun üzerine bıraktım. Mekanın önünde olduğumuz için üşümeyeceğimi düşünmüştüm...
"Üşüyeceksin!" diye seslenen babama bakmadan kapıyı kapattım ve yürümeye başladım.
Ankara soğuğu yine kemiklerime dek işlemeye başlamıştı ilk adımdan itibaren. Hızlandım. Az sonra mekandan içeri girdiğimde hissettiğim sıcaklıkla bedenimi kasmayı ancak bırakabilmiştim.
Gerçekten donacaktım!
Lüks sayılabilecek otelin restoran kısmında beni çalışanlardan biri karşılamıştı. Ona abimin bana yolladığı mesajı gösterip gülümsedim. Masaya kadar eşlik ettiğindeyse hiç beklemeden köşedeki sandalyeyi kapmıştım kendime. İlk gelen olmak her zaman avantaj sağlardı.
Orada telefonumla oyalanarak geçirdiğim kısacık bir sürenin ardından abim ve Defne görüş alanıma girdi. Masaya ulaştıklarında ayaklanıp karşıladım her ikisini. Henüz oturma fırsatı bulamamışken bu defa Altay'ın geldiğini gördüm.
Bakışlarımı üzerine sabitlemekten kaçamamıştım.
Yine deri ceketlerinden birini giymişti ki ona en çok yakıştırdığım parçalardı bunlar. Kaslı kollarında pekala hoş taşıyordu. Siyahlara bürünmüş hâlde masaya doğru yürürken onun da beni süzdüğünü hissedip kendi kıyafetlerime baktım.
Aylar önce heves edip aldığım kroko siyah etek-ceket ikilisini taşıyordum. Deri görünümlü takımın altına siyah çizmelerimi giymeyi tercih etmiştim her zamanki gibi. Üzerimdekilerin pek numarası yoktu fakat Altay'la anlam bulmuş olabilirdim çünkü çift gibi giyinmiştik.
Suratımda oluşan gülümsemeyi silmeliydim!
Hızla eski ifadesiz hâlime bürünüp telefonumu elime aldım. Altay diğerleriyle selamlaşırken bir şeylerle meşgul olduğumu düşünmesini sağlamıştım. Bana göz kırparak selam verdiğinde başımı hafifçe eğip yerime oturdum. Altay da hemen yanıma tabii...
İlk işi bana doğru eğilip "Tatsız mısın?" diye sormak olmuştu. Bakışlarımı telefon ekranından çekip ona yönlendirdim. Başımı iki yana sallayıp cevaplayacakken gözlerim az ileride bize doğru ilerleyen Oğulcan'a kaydı.
Sevgilisinin belini nazikçe kavramış, yüzüne daha önce hiç görmediğim kadar mutlu bir ifade yerleştirmişti. Yutkundum. Altay da baktığım tarafa döndü muhtemelen tepkimi normal bulmadığı için. Sonrasında abim ve Defne de fark etmişti gelenleri.