14, nasıl bi' şeysin.

2.4K 112 60
                                    


Altay'a cevap verme fırsatı bulamadığım o günün üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Nikah dairesinden ayrılan tanıdık bedenler ve akabinde görüş alanıma giren abim ile babam engel olmuştu bana. Hoş, fırsat bulabilseydim ne tür bir cevap verirdim, orasını da kestiremiyordum. Geride kalan altı günlük süreçte aramızdaki ilişkinin nasıl nitelendirilebileceğine dair kapsamlıca düşünmüş fakat bir türlü yanıt sunamamıştım kendime.

Sevgili miydik?

Yani, bu tarz ilişkiler "Benimle çıkar mısın?" cümlesi eşliğinde mi başlardı yoksa kuru bir "Senden hoşlanıyorum." yeterli geliyor muydu?

Gönül işlerine çok ama çok uzaktım.

"Şu patates cipsini uzatsana."

Yaren'in sesiyle kendime geldiğimde mutfakta yalnızca ikimiz kalmıştık. Durumu izah etmem gerekirse eğer, Çağlar'ın evinde Talha ve arkadaşlarıyla kaynaşma partisi verdiğimizi söylemem yanlış olmazdı. Abimin fikriydi ve Altay da burada olacağı için böyle bir teklifi geri çevirmek istememiştim açıkçası. Üstelik bu defa bana da bir dostum eşlik ediyordu. İstediği cips paketini Yaren'e fırlatıp dudak büzdüm.

"Öyle ölmem, füze at."

"Şakacı."

Yaren cipsi bir kaba boşaltırken sıkıntıyla nefes verdim. Talha, kalabalık sayılabilecek bir grupla gelmişti ve hâliyle bunun gerginliğini yaşıyordum azıcık. Altay ise henüz ortalarda görünmüyordu. Ben buraya onun için gelmişken bizi ekerse küfür etmem işten bile olmazdı.

Ona edeceğim küfürleri düşünürken elime cips tabaklarından birini aldım ve mutfaktan ayrıldım. Dalgın olduğumu kabul ediyorum... İçeri geçerken salona girmek üzere hareketlenen tek kişi olmadığımın farkına varmam biraz zaman almıştı bu yüzden. Altay'la buluşan bakışlarımız ve sonrasında gelen şok dalgası doğal olarak beni yerime çakılı bıraktığından, arkamdan yürüyen Yaren bana çarpmış; hafifçe öne savrulduğumdaysa yine Altay tarafından kurtarılmıştım.

"Hop," diye bir ses döküldü dudaklarından. Elleri belime sarılmışken doğrulmamı sağlayıp gülümsedi. "...yakaladım seni."

Eriyorum.

Yaren yere dökülen cipsler adına kendi çapında feryat ederken ikimiz de onu umursuyor gibi değildik. Dünya bizim için birkaç saniyeliğine durmuş olabilirdi. Zaman yalnızca tek yöne akar, fiyaskosuyla yıllarca kandırılmışız meğer...

"Sude yok mu?" tarzında sinir bozucu bir cümleyle olaya dahil olan Çağlar'ı duyana dek pozisyon değiştirme girişiminde bulunmamıştık ikimiz de. Abimin bizi o hâlde görmesini istemediğim için hâliyle ilk toparlanan ben olmuştum. Altay'dan hızlı bir şekilde ayrılıp salona girdim fakat bu sırada ondan gelecek olan cevabı bekliyordum.

"Yok." demişti. "Çağırmış mıydın?"

"Onu arayacaktım ama Çağla 'Ben yazarım.' dedi, sana da söylemedim o yüzden... Çağla?" diye seslenip ardımdan salona girdi Çağlar. "Sude'ye söylemedin mi?"

Ehe.

"Unutmuşum abi ya... Aklımdaydı ama okul yoğun şu sıralar, biliyorsun." dedim yerime geçerken. Altay yüzünden kendi yalanlar binamı inşa ediyordum yavaş yavaş. Yine de onun hayalet gülümsemesini yakaladığımda gülümsememek için büyük çaba harcamam gerekmişti. Yalanımla gurur duyuyor değildim ama bu gece Sude'nin tadımı kaçırmasına da elbette izin veremezdim. Bana kalırsa haklı bir dava uğruna söylenen yalan, günah sayılmamalıydı.

Çağlar o konu üzerinde durmayıp Defne'nin yanına gittiğinde Yaren hemen yanımda bitti.

"Altay, değil mi..? Hacettepe'de kaleci antrenörü olduğunu söylediler." diye araya girdi bu sırada Talha. Altay'a elini uzatıp tokalaşırken Berke ve Ferdi'nin de dikkatini çekmiş gibiydi konu. Erkekler kendi aralarında muhabbete başladığında Yaren kulağıma doğru eğilip fısıldadı.

lacivert | altay bayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin