24, ne zamandır sendeyim.

2.6K 85 19
                                    


"Hayır! Sakın!"

Altay orta sahada kaptığı topu ceza sahası ön çizgisi üzerine dek taşırken elimdeki oyun kolunu neredeyse kırmak üzereydim. Her hamlemden ustalıkla sıyrılıyor ve bana hiç acımadan beşinci gole koşuyordu. Karşısında kırk yıllık düşmanı vardı sanki... Bana fark atmaktan keyif aldığını biliyordum.

Durdurulamıyordu.

"Çok geç." dedi, sırıttığını açıkça belli eden bir ses tonuyla. Şut çekmek üzere olduğunu anladığımda oyun içindeki tüm stratejim tükenmiş olduğu için başka bir yola başvurarak Altay'ın eline atıldım.

Ancak beklediğim gibi sonuçlanmamıştı bu girişim.

Top ağlarla buluşurken eş zamanlı olarak Altay da kolunu geri çekmiş ve dizine doğru düşmeme sebep olmuştu. Güldü. Düz saçlarım yaşadığımız aksiyon sebebiyle yüzümün önüne dökülürken olduğum yerde sıkıntılı bir nefes verip ekrana çevirdim bakışlarımı. Fenerbahçe oyuncuları gole sevinirken yerimde huzursuzca kıpırdandım ama buna rağmen kalkmaya çabalamak yerine yüzümü Altay'ın bacaklarına gömdüm.

"Kötü birisin." diye homurdandım orada. Altay ise beni hiç takmadan saçlarımı düzeltmeye koyulmuştu. Önce her tutamı dikkatle geriye aldı, ardından ellerini belime yerleştirip doğrulmamı sağladı.

Somurtuyordum. Gülümsedi. Hâlâ belimde duran elleriyle bu defa beni yönlendirip bedenimi kucağına çekti.

"Bu oyun için yaratılmışım." dedi ben huysuzca onu süzerken. "Yapacak bir şey yok."

Teselli ederken bile kendini övüyordu!

Dayanamayıp uzandım ve omzuna canını yakacak bir ısırık bıraktım ki dudaklarından dökülen ses, zaferin çağrısıydı benim için. Acıyla inlemişti. İstediğimi almış olmanın verdiği hafiflik yüzümdeki ifadeyi sinir bozucu bir hâle çevirse de onun suratını görmek duraksamama sebep oldu.

Kaşları havalanmış, gözleri koyulaşmıştı yine. Bunun ne tür bir mesaj olduğunu iyi biliyordum. Yutkundum. Dilim benden izinsizce dudaklarıma değdiğindeyse Altay'ın bakışlarının hedefi pembeliklerim olmuştu. Onları birbirine bastırmak bile yeterli gelmeyecekti muhtemelen.

"Yaramaz bir sevgilim var, hm?" diye söylendi dudaklarıma sabitlediği bakışlarını gözlerime çıkarırken. Böyle anlarda ne yapacağımı bilemiyordum. Bazen öyle tutkulu bakıyordu ki içimde bir şeyler eriyordu. Erotizme açık davetiye demekti bu. Edepsiz bir kimliğe bürünmeme sebep oluyordu.

Altay Bayındır etkisi bambaşkaydı işte.

"Öyle bakma." dedim. Ses tonumu ayarlayabilmek bile benim için güçtü. Bu yüzden kısık bir cümle duyulmuştu salonda ama Altay'ın anladığını biliyordum.

"Nasıl?" diye sorduğunda ellerimi kaldırıp omuzlarına yerleştirdim ve yüzüne doğru yanaştım.

"Böyle... Beni baştan çıkarmaya çalışır gibi."

Güldü. Başını geriye atıp dişlerini göstererek güldü ve dünya benim için birkaç saniyeliğine güzelleşti. Onu izlemek midemdeki kelebek popülasyonunu arttırıyordu. Ben aşk tazelerken gülüşü kesilmiş fakat yüzündeki ifade değişmeden elleri yanaklarımı bulmuştu.

"Tam olarak onu yapıyordum aslında. Akıllı kızım..."

İşte yine onun kızı olmuştum. Aslında hep öyleydim ama dizinde oturduğum ve şefkat gördüğüm anlarda ete kemiğe bürünüyordu bu kavram. İtiraf etmeliyim ki Altay'ın bazı anlarda üzerimde bıraktığı etkiyi seviyordum. İlişkimizin bir yöneteni yoktu ama konu arzular olunca kucağında oturduğum adamın karşı konulamaz bir karaktere evrildiğinin farkındaydım. Tuhaf bir biçimde üzerimde üstünlük kurabiliyor, ona şımarmamı sağlayabiliyordu.

lacivert | altay bayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin