11; Dokunuş

864 13 4
                                    

Beren Argun & Ataberk Doğan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beren Argun & Ataberk Doğan

Ataberk ile beraber mutfağa girmiştik. Ben buzdolabına yönelirken o sabit bir şekilde duruyor, bana bakıyordu. Buzdolabından kaşar, ketçap, mayonez ve tost ekmeği çıkarıp tezgâhın üstüne koydum. "Tost yapalım," dediğimde, başını salladı ve yanıma geldi. "Domates var mı?"

Başımı salladım ve buzdolabı çekmecesinden ona domates vermiştim. O domatesi yıkarken tost makinesini çıkardım. Tezgâhın üstündeki doğrama tahtasını alıp domatesleri ince ince doğramaya başladı. Bense yine arsız gibi onu izliyordum. Birkaç saniye sonra konuştu. "Bana böyle bakmaya devam edersen odaklanamayacağım," gülümsedim. "O kadar mı heyecanlandırıyorum seni?"

"O kadar," dedi birden bana dönerek. Nefesini yeniden yüzümde hissetmek yutkunma ihtiyacı hissettirdi. Bunu söylerken çok ciddiydi. "Şu an ağrılarım olması ikimiz için de kötü, biliyorum ama en azından birbirimizi azdırmazsak her şey daha kolay olur. Değil mi?"

"Sanırım," diyerek bakışlarımı ondan çekme ihtiyacı duydum. Ataberk bana farklı hissettiriyordu. Üstelik bu onu ayık ilk defa görmeme rağmen. Ben yelkenleri çabuk indiren birisi değildim ama onun yanındayken her şey kontrolüm dışında ilerliyordu. Gülüşü, bakışı, dokunuşu... Hepsi tanıdıktı ve sanki yıllardır onun yanındaymış gibiydim.

Ona sormak istiyordum ama bu ortamın bozulmasından da korkuyordum. Derin bir nefes aldım. En iyisi yemek yedikten sonra sormaktı bazı şeyleri. Ancak öyle cevap alabilirmişim gibi geliyordu. Ataberk ekmeklerin içine dilimlediği ince kaşarları, domatesleri koyup ketçapla mayonez sıkmıştı. İkimize de üç tane yapmış, büyük tost makinesinin içine koymuştu. Dolaptan meyve suyu çıkardım ve bardaklara koydum.

"Hastane işini konuşmadık," dedim uzunca sessizlik olduğunda. "Sonuçların nasıl çıktı?"

"Korkma," dedi sadece. "Biraz ağrılarım var o kadar. Onun dışında turp gbiyim."

"Gördük," dediğimde imayla, gözlerini kısıp güldü. Yapma, yapma! Kalbimin bu kadar hızlı atmasını kimseye açıklayamazdım. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diyip bana adımladığında, geriye çekilmedim ve aramızdaki mesafeyi azaltmasına izin verdim. "Ne münasebet canım! Ben olanı söylüyorum."

"Öyle mi?" Belimden tuttuğu anda nefes almayı bırakmıştım. Kendimi tezgâhın üstünde bulmam saniyelerimi aldı. Ellerini iki yanıma koyup bana yaklaştı. "Seni hâlâ taşıyabiliyorum," gülümsedi. "Demek ki, turp gibiyim."

Beni Sarmala Geceye || yetişkin içerikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin