3. Bölüm: Son Dansı Bana Sakla

128 21 37
                                    


Seokjin kendi arabasından Yoongi'yi takip etmişti Min Malikanesi'ne doğru takip etmiş, sürüş boyunca gülüp durmuştu sürekli. Rahatlama, hafifleme ve mutluluk sarhoşluğuna yakalanmıştı. Jeongguk güvendeydi, Jeongguk evlenmek zorunda kalmayacaktı. Seokjin pasaportlarını hazırlatacak zamana sahipti, daha fazla kaynak oluşturacak zamana sahipti, Jeongguk'u ve annesini aileden ayırarak sonunda, en sonunda burayı terk edecek zamana sahipti. Parmaklarıyla direksiyonu sıktı, kıymetli özgürlüğün sadece düşüncesi bile başını böyle döndürmeye yetmişti.

Min Malikanesi'ne vardığında, nefes kesen bahçeyi ve güzelce korunmuş geleneksel mimariyi içine çekecek vakti zar zor bulmuştu. Yoongi arabasından indi, dışarı çıkıp Seokjin'in park etmeyi tamamlamasını bekledi kollarını göğsüne kavuşturmuş bir şekilde. Seokjin hızlıca arabasını park edip indi ve Yoongi'nin yanına geçti.

"Buradan," dedi Yoongi ana evi işaret edip yürümeye başlarken.

Seokjin de peşine düştü ellerini montunun cebine iyice sokarken. Karanlıktı, güneş Seokjin kafede hayatı üzerine olan imzayı Yoongi için atarken çoktan batmıştı ancak onların üzerine eğilen çam ağaçlarını ve görkemli hanok çatıları görebilmesi için yeterince yapay aydınlatma vardı, onlar ön kapıya ilerlerken ayaklarının altında ezilen çakıl taşı kulaklarına doluyordu. Seokjin Yoongi'ye döndü. "Güzel bir yer," dedi sessizliği bozarak.

Yoongi omuz silkti. "Eski."

Seokjin hmmlayıp başını eğdi. "Tamam. Ya da 'teşekkür ederim' diyebilirsin mesela."

Yoongi ona bakmak için başını çevirdi, kaşlarını çattı, gözleri kısıktı ve hiçbir şey ele vermiyordu.

Seokjin iç geçirerek karşılık verdi ve bakışlarını çevirip ön kapının merdivenlerini tırmanmaya başladı "Ya da eski diyebilirsin, o da olur." Tam elini zile uzatacakken Yoongi onu durdurdu, parmakları bileğinde sağlam bir şekilde duruyordu. Kaşlarını havaya kaldırdı ve beklenti içinde Yoongi'ye döndü.

Yoongi kaşlarını çatarak Seokjin'in kolundaki eline baktı ve en sonunda konuştuğunda "Sana bunu söylemem gerektiğini sanmıyorum ama her ihtimale karşı. Büyükanneme sözleşmeden bahsetme." dedi. Bakışlarını tekrar Seokjin'in yüzüne çevirdi. "Buna gerçekten şans verdiğime inanması gerekiyor."

"Tabii ki." Seokjin yüzünü ekşitti, chairwoman eğer sözleşmeyi öğrenirse ne tepki verir diye düşünürken. "İkimizden de pek memnun kalmayacağını düşünüyorum eğer böyle bir şey olursa."

Yoongi alaycı bir şekilde güldü. "Bizden memnun olup olmaması umrumda değil. Hiçbir zaman mutlu değil. Ama eğer bunu bilirse bizi birbirimize yapıştırıcı ile tutturmanın bir yolunu bulur." Zili çaldı ve geri çekilip içeri alınmayı bekledi.

Kapı hızlıca açıldı ve yüzünde soğuk bir gülümseme olan şık, yaşlı bir kadın tarafından karşılandılar. Kadın kaşlarını kaldırmış, Seokjin'i baştan aşağı incelemişti ve Seokjin sanki yine bir değerlendirme altındaymış gibi hissetmeden edememişti. Kibar bir şekilde gülümseyip selamlamak için eğildi.

"İyi akşamlar," dedi tam olarak emin olamadan.

"Evet, merhaba," dedi kadın kısık ve soğuk bir sesle. Geri adımladı ve Seokjin ile Yoongi'nin içeri girmesine izin verdi.

Yoongi ise gülümseyip kadının yanına ilerledi ve ona hızlıca yarım bir şekilde sarıldı. "Halacım, bu Jeon Seokjin. Seokjin, bu halam Mikyung."

"Tanıştığıma memnun oldum," dedi Seokjin.

Mikyung başını olumlu anlamda salladı ve kibar bir şekilde gülümsedi her ne kadar bu gülümseme gözlerine ulaşmasa da. "Ben de öyle," dedi, soğuk bir şekilde. Bir elini Yoongi'nin omzuna yerleştirdi ve onu ileri doğru itti. "Annem oturma odasında sizi bekliyor." Omzunun üzerinden Seokjin'e baktı. "İkinizi de."

A Gilded World | YOONJIN (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin