Yoongi, boşanma evraklarını imzaladıktan yalnızca birkaç saat sonra, ofisinin dışında kopan gürültüyü duyduğu zaman, büyükannesinin onu ziyaret etme inceliğinde bulunduğundan adı gibi emindi. Asistanı, ona Yoongi'nin ofisine kadar eşlik etme zahmetinde bile bulunmamıştı. Yoongi, dişlerinin acıdığını hissedene kadar kastı çenesini.
"Sen ne bok yediğini zannediyorsun?" Büyükannesi kapıyı arkasından çarpar çarpmaz bağırmaya başladı. Ellerini bastonunun tepesine sımsıkı sarmıştı. Yoongi, büyükannesinin bastona aslında ihtiyacı olmadığını, yalnızca, yaşlı ve güçsüz görünmek istediği zaman kullandığını hatırladı, karşı tarafın sempatisini kazanmak istediği zaman. Ancak Yoongi'ye kalırsa onu naif görünmekten ziyade, birazdan o bastonu alıp kafasına geçirecek gibi duruyordu.
Yoongi koltuğuna geri oturdu ve omuz silkti. "Çalışıyorum," dedi, kasıtlı bir duygusuzlukla.
"Boşanma, Yoongi," dedi büyükannesi tıslayarak. Üzerine doğru yürüdü ve bastonuyla masasına vurdu. "Evlilik senin sandığın gibi bir oyun değil! Hayat boyu sürer!"
"Ölene kadar demek istedin sanırım," diye düzeltti Yoongi, kelimeler dudaklarından dökülürken dilini kesmişti adeta, kaybettiği her şey gözünün önünden geçerken.
Büyükannesi ona sert bir bakış attı, gözleri maskenin ardına geçip Yoongi'yi delmek istiyor gibiydi. "Sen ve Seokjin bu saçmalık çözülene kadar pılınızı pırtınızı toplayıp benim yanıma yerleşiyorsunuz. Ve sen o aptal boşanma davasını geri çekiyorsun. Ettiğiniz ilk kavgada korkak bir biçimde avukatlara koşmanı hiç beklemezdim senden." dediklerini vurgulamak için bastonunu bir kez daha masanın tepesine indirdi, ve, görünen o ki meseleyi çözdüğüne inanarak, kapıya yöneldi.
Yoongi dişlerini sıktı. "Bir sözleşmeden ibaretti, büyükanne." dedi arkasından. Büyükannesi olduğu yerde donmuş ve tekrar yüzünü Yoongi'ye dönmüştü. "ve şartlar yerine getirildi."
"Ne dedin sen?" dedi yavaş bir biçimde, öfke gözlerinde alevlerin yanmasına neden olmuştu. Duyduklarına inanamayarak derin bir nefes verdi.
Eğer Yoongi'nin göğsünde kocaman bir kara delikten başka bir şey olsaydı, belki biraz korkmuş, hatta dehşete kapılmış hissedebilirdi. Büyükannesinin istediğini alamadığı zaman ne kadar korkunç bir insana dönüşebileceğini çok iyi biliyordu. Ancak Yoongi sadece mağlup ve yalnız hissediyordu.
"Ben evlenmek istemedim. Sana bunu söyledim. Evlenmeyeceğimi oldukça açık ve net bir biçimde sana belirtmiştim."
"Ama evlendin," diye çıkıştı. "Seokjin sana iyi geliyor."
"Oyundu hepsi, büyükanne. Bunu anlamış olman gerekirdi." Parmaklarını sıkarak bir yumruk haline getirdi. "Bir yıllık bir sözleşmeydi. Seni durdurmak için. Onun ailesini durdurmak için. Ve şimdi bitti." karşı koyar gibi çenesini yukarı kaldırdı.
Büyükannesinin yüzüne umudunu yitirmiş bir bakış oturdu. Duyduklarına inanamaz bir biçimde başını sallıyordu. "Bana yalan söyledin? Bir sene boyunca beni aptal yerine koydun öyle mi?"
"Beni bunu yapmaya zorlayan insan yine sendin."
"Seokjin sana iyi geliyor." diye ısrar etti. "Onu seviyorsun. Bunu gözlerinde görebiliyorum."
Yoongi başını salladı. "Onu hiçbir zaman sevmedim." diye inkar etti. Söylediği sözler dilini yakıyordu, boğazının gerisine itmek istediği bir zehir gibi. "O da beni hiçbir zaman sevmedi." Söylediği yalan yüzünden bir an için kalbinin durduğuna yemin edebilirdi. Göğsünde bir ağırlık hissediyordu, kocaman bir ağırlık kaburgalarını eziyor, onu boğuyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Gilded World | YOONJIN (Çeviri)
Fiksi Penggemarorijinal hikaye ao3'te @smiles tarafından yazılmıştır Jeon Seokjin'in genç kardeşinin yaklaşan, sevgisiz bir evliliğe gebe olan nişanını durdurmak için tam olarak dört haftası vardı. Buna bir son vermenin tek yolu ise Jeon ailesi için daha iyi, daha...