12. Bölüm: Seni Sevmek Benim Kaderim

82 11 22
                                    


Yoongi telefona bakarken kaşlarını çatmış, parmakları telefonun etrafında kıvrılmış, baş parmağı ekranı tekrar tekrar yeniliyordu. Sıkılmıştı. Seokjin'in mesajına cevap vermesini beklediği falan yoktu. Sadece sıkılmıştı.

Masası işle dolu olsa ve asistanı an itibariyle gözlerini Yoongi'ye dikip dikkatini çekmek için öfkeli ve kendini beğenmiş bir biçimde boğazını temizlese bile. Yoongi başını telefondan kaldırıp asistanına çevirdi.

"Ne var?" diye çıkıştı, ekranı bir kez daha aşağı sürüklerken. Gözlerini bir anlığına telefonuna indirip geri çekti, yakalanmadığından emindi.

Yakalanmıştı elbette, ancak asistanı bu duruma gözlerini devirmeyecek kadar akıllıydı. "Eğer istersen, küçük oyunun bittikten sonra da gelebilirim."

"Oyun falan oynamıyorum," dedi Yoongi omuz silkerken. Mesaj falan bile beklediği yoktu, sıkılmıştı sadece. Telefonunu kilitleyip ekranı aşağı bakacak şekilde masasına koydu ve ellerini havaya kaldırdı. "Gördün mü? Telefonuma dokunmuyorum bile."

Asistanı, yüz ifadesiyle, ikna olmadığını açık bir biçimde belli etmişti ancak sonrasında bu işin peşini bırakmaya karar verdi. Bakışlarını tabletin üzerindeki ellerine çevirdi, "Az önce dediğim gibi, önümüzdeki hafta için Makao'ya seyahat için rezervasyonları yaptırdım. Gündüz programın dolu ancak geceleri boş vaktin var. Her zamanki gibi, seni ağırlayacak olan insanlara herhangi bir etkinlik istemediğini belirttim. Odan venedik tipi. Atladığım bir şey var mı?

Yoongi kaşlarını çatıp başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır, kulağa güzel geliyor." Telefonun ekranını yukarı doğru çevirip küçük bildirim ışığının yandığını gördü. Home tuşuna bastı, ekran aydınlandı, ancak yeni bir mesaj göremeyince kaşları çatıldı.

"Oyununa geri dönebilirsin." dedi asistanı.

"Oyun falan oynamıyorum!" diye söylendi arkasından ancak asistanı çoktan odayı terk etmişti. offlayarak sandalyesinde döndü, telefonu masadan geri alarak çekip çekmediğini kontrol etti. Sinirlenip telefonu geri masaya attı, öfke ve ondan daha da ciddi bir his geziniyordu damarlarında.

Endişelenmişti. Seokjin'le ilgili bir şey yolunda değildi, önemli ancak belirsiz bir şey. Yoongi ne zaman başladığını veya neyin tetiklediğini bile bilmiyordu. Seokjin kendini, Yoongi'nin bile farkına varamayacağı kadar küçük parçalar halinde, adım adım geri çekmişti. Yoongi, eğer Seokjin'e bu kadar alışmasaydı belki farkına bile varmazdı, eğer Seokjin'in nefes düzenindeki değişimi bile fark edecek kadar ona odaklanmasaydı.

Yoongi, tanıştıklarından beri ilk kez, Seokjin'in düşünceleri, hisleri ve kişiliğine dair edindiği her küçük detayın yalnızca Seokjin buna izin verdiği için mümkün olduğunun farkına vardı. Seokjin haftalarca etrafta "İyiyim" ve "Her şey yolunda Yoongi" maskesiyle gezdikten gaftalar sonra fark etmeye başlıyordu ki Seokjin televizyonda gördüğü aktörlerden çok daha yetenekliydi rol yapma konusunda. Sinir bozucuydu, ama sinir bozukluğundan ziyade Yoongi korkuyordu. Parmak uçları karıncalanıyor, kalp atışları hızlanıyordu bu konu üzerinde çok fazla düşündüğü zaman. Sözleşme bitince yollarını ayıracaklardı, bu bir sürpriz değildi.

'İnsanlar gider.' tanıdık mantra aklında bir fısıltı şeklinde dolaşıyordu, kulağında bir çınlama, ciğerine takılan nefesi vererek dışarıya atmaya çalıştığı rahatsız bir his şeklinde. 'İnsanlar gider, onlar gitmeden önce sen kendini koru.'

Seokjin, ve onun gülüşü, sesi, vücuduna dokunan yumuşacık ama aynı zamanda ateş kadar sıcak parmakları, ne zaman Yoongi'nin kafasındaki sesi boğmaya başladığını merak ediyordu. 'İnsanlar gider' diye geçirdi aklından, ama Seokjin'in yükselen kahkahası kulaklarında daha kuvvetliydi.

A Gilded World | YOONJIN (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin