Yoongi restoranın girişinde, dışarıda durdu. Elinden tutan Seokjin ise onu içeri doğru çekiştiriyordu.
"Huh?" Seokjin Yoongi'ye bakmak için başını çevirdi, "Yoongi, ne oldu?"
Yoongi kapının üzerindeki tabelaya baktı, kalabalık restoranın içinden gelen gürültüyü dinledi. Daha sonra bakışlarını Seokjin'e çevirirken gözlerini kırpıştırdı. "Sadece biraz dejavu oldum."
Seokjin dalga geçer gibi burnundan bir gülüş bıraktı. "Bu kardeşimle ilk kez tanıştığın restoran bile değil."
Yoongi cevap vermedi hala kaşları çatılı bir biçimde mekana bakarken. Garipti. Bu defa Seokjin çok rahattı, hatta biraz eğleniyor gibiydi. Sinirleri son derece gergin olan tarafsa Yoongi'ydi. İlk tanıştıkları zaman Jeongguk gerçekten Yoongi'nin umrunda değildi, evlilikleri ile ilgili ne düşündüğü, onaylayıp onaylamadığı umrunda değildi. Ancak bu defa, son derece önemliydi Jeongguk'un fikirleri. Derin bir nefes aldı.
"Hadi gel Yoongichi," dedi Seokjin Yoongi'yi kızdırmak istercesine. "Hadi korkunç kardeşimle yüzleşelim artık."
Yoongi kaşlarını çattı ancak Seokjin'in onu içeri doğru sürüklemesine karşı koymadı. "Kardeşin bana böyle demene sinir oluyor biliyorsun..."
"Hmm, ama sen olmuyorsun. Değil mi?"
Yoongi burnunu kırıştırdı ancak inkar edemezdi. Seokjin'in Yoongichi derkenki ses tonunu, Seokjin'in her defasında kendine engel olamayarak gülümsemesini seviyordu. Bu lakabın sadece ve sadece ona özel olması hoşuna gidiyordu.
Yoongi'nin düşünceleri yemek yiyecekleri özel odaya vardıkları zaman bölündü. Jeongguk masaya çoktan oturmuştu, tıpkı ilk zamanda olduğu gibi, dudaklarını derin bir biçimde bükmüş, kollarını sıkı sıkı göğsünde kavuşturmuştu. İkili içeri girdiğinde sesli bir biçimde burnunu çekti ve yalnızca Seokjin'e selam verdi başını hafifçe eğerek.
Yoongi neredeyse kendini tutamayıp gülecekti, "nasıl bir loop'a düştüm ben?" diye düşünürken.
Jeongguk, bariz belli bir biçimde, önden sipariş vermişti. Masa dumanı henüz üzerinde tüten çeşitli yemeklerle doluydu. Yoongi ve Seokjin, Jeongguk'un karşısındaki koltuğa oturdu ve masaya bir sessizlik hakim oldu.
Seokjin neşeli bir biçimde gülümsemeye çalışarak "Neyse, en azından bu defa sizi birbirinizle tanıştırmak zorunda değilim." Dedi.
Jeongguk imalı bir biçimde baktı ve inatçı bir biçimde sessiz kalmaya devam etti.
Yoongi dudaklarını biririne bastıarak rahatsız bir biçimde kaydı koltuğunda. Elini uzatarak kısa bir biçimde Seokjin'in dizini sıktı. "Şimdiden söylemişsin yemekleri..." diye başladı söze Yoongi zoraki bir neşeli tonla.
Jeongguk alayla gülümsedi. "Ne kadar hızlı yersek buradan o kadar hızlı çıkıp giderim."
Seokjin sinirlenerek tepki gösterdi. "Yaa! Bir şans vereceğini söylemiştin bana."
Jeongguk Yoongi'ye sert bir bakış attı. "Neden? Seni geri terk edecek işte."
"Jeongguk!" diye uyardı Seokjin.
"Yoo, sorun değil," dedi Yoong. "Üzgün olmakta haklı".
Jeongguk burnundan bir gülüş bıraktı. "Üzgün değilim ben, öfkeliyim." Bakışını Seokjin'e çevirdi. "İkinize de, dürüst olmak gerekirse. Daha yeni boşandın ve tekrar mı nişanlandın yani?"
Seokjin çubuklarını aldı ve masadaki yiyeceklerden birine uzandı, Jeongguk'un patlayışını büyük ölçüde görmezden gelirken. "O zaman sana güzel bir haberim var, Yoongi ile evlenen sen değilsin. Benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Gilded World | YOONJIN (Çeviri)
Fanficorijinal hikaye ao3'te @smiles tarafından yazılmıştır Jeon Seokjin'in genç kardeşinin yaklaşan, sevgisiz bir evliliğe gebe olan nişanını durdurmak için tam olarak dört haftası vardı. Buna bir son vermenin tek yolu ise Jeon ailesi için daha iyi, daha...