4. Bölüm: Gökyüzünden Düşen Yıldızlar

145 22 60
                                    


"Sana gönderdiğim mailin üzerinden geçebildin mi?" diye sordu Seokjin, adımlarını Yoongi ile senkronize etmişti restorana yaklaşırlarken.

"Evet, dokuz sayfanın dokuzunu da okudum," diye cevap verdi Yoongi duygusuz bir şekilde. Sayfalarca bilgiden oluşan Seokjin-Hakkındaki-Her-Şey mailini okumuştu. Seokjin'in en sevdiği rengi, Seokjin'in en sevdiği şarkıyı, Seokjin'in en sevdiği filmi biliyordu. Seokjin'in yemek yapmaktan hoşlandığını, Seokjin'in sanat tarihi okuduğunu, Seokjin'in kıyafetlerini nereden almayı sevdiğine kadar tüm detayları biliyordu. Yoongi kaşlarını çattı ve Seokjin'in parmaklarının tekrar etrafına dolandığı koluna indirdi bakışlarını. Ayrıca bildiği bir şey vardı ki o da Seokjin'in gergin olduğunda ona tutunma gibi kötü bir alışkanlık edindiğiydi.

"Dur," dedi Seokjin, restoranın kapısının önünde adımları dururken. "Eminsin değil mi? Tarihi değiştirebiliriz, hastaymış falan gibi yapabilirsin."

Yoongi gözlerini devirdi ve Seokjin'in kolunda duran elini silkeledi. "Şimdi de sonra da yapsak kardeşinle her türlü tanışmak zorundayım."

Seokjin iç geçirip başıyla onay verdi. "Haklısın. Haklısın." Kollarını salladı gerginliğini atmak ister gibi.

Yoongi Seokjin'in saniyeler içinde değişen davranışlarını şokla karışık bir keyifle izlemişti. Gergin ve tereddütlü halinden kendinden emin ve ışık saçan bir hale geçmişti. Seokjin yavaş bir şekilde nefes verdi ve gülümseyerek Yoongi'ye döndü.

"Gidelim mi Yoongichi?"

Yoongi'nin ağzı açık kaldı. "Sen az önce bana ne dedin?"

Seokjin uzanıp Yoongi'nin elini gevşek bir şekilde kendi eline aldı. "İnsanlar için şirin isimler uydururum. Jeongguk sana da bir tane takmış olmamı bekleyecektir."

Yoongi huysuz bir şekilde homurdandı, çok düşünmeden parmaklarını Seokjin'in ellerine sarmıştı. "Farklı bir tane uydur."

"Ne gibi?"

Yoongi omuz silkti. "Genius Yoongi?"

Seokjin güldü, gözleri kırışmış, dişleri ortaya çıkmıştı. "Gel hadi Yoongichi. Jeongguk bizi bekliyor." Restoranın kapısını açtı ve Yoongi'yi içeri çekti. "Bana 'hyung' demelisin," dedi biraz düşündükten sonra, baş garsonun önünde dururken.

Yoongi alaycı bir şekilde güldü. "Ben de sana bir isim uyduracağım. Mide bulandırıcı olacak."

Seokjin güldü ve onu omzu ile dürttü. "Sadece 'bokyüz'ü yapma yeter. Onu Jeongguk çoktan kaptı bana söylemek için."

"Ciddi değilsin."

Seokjin nötr bir şekilde hmmladı ve baş garsona döndü. "Jeon-Min adına."

Özel bir yemek odasına yönlendirilmişlerdi Jeongguk'un çoktan oraya yerleştiği. Genç adam bakışlarını yukarı kaldırdı ikili içeri girdiğinde, kollarını göğsünde kavuşturmuştu ve dudakları çoktan huysuz bir şekilde bükülüydü.

"Çok bekledin mi?" diye sordu Seokjin, elini Yoongi'den ayırıp kardeşinin karşısındaki sandalyeye yerleşti.

Yoongi ayakta kaldı bir an için, girişten buraya kadar tüm süre boyunca el ele tutuştuklarının farkına vararak. Başını iki yana salladı kendine gelmek için ve Seokjin'in yanındaki sandalyeye oturup Jeongguk'u selamlamak için başını salladı.

"Daha yeni geldim," dedi Jeongguk, Seokjin'e gülümsedi kısık bakışlarını tekrar Yoongi'ye çevirmeden önce. "Merhaba," dedi, sesi buz gibi ve Yoongi'yi pek de orada istemiyor gibiydi.

A Gilded World | YOONJIN (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin