Görünmez

59 7 0
                                    


Hayatım boyunca bendeki farklılığı anlayan insanlar beni hep yalnız bıraktı. Önce babam benim gibi birisini kabullenemedi.
5 yaşından sonra onu görmedim.

Gittiği gün annemle öyle büyük bir kavga etmislerdi ki asla unutmam. "Bu çocuk benden bile değildir benim çocuğum böyle olmaz. Onun bunun çocuğunu büyütemem. Eğer onu bırakırsan seninle olmaya devam ederim Anne." Hâlâ aklımdaydı. Annem tabi ki beni bırakmadı. Hep benim için yaşadı. Onu çok seviyorum.

Sonra ilk okulda zorbalığa uğradım. Kimse kıvırcık çocuğu yanında görmek istemedi. Öğretmenim bile. Ortaokulda durumlar aynıydı. Lise de ise biraz daha ağır olmuştu laflar.
"Harry insanlar sana nasıl katlanıyor."
"Seni gerçekten seven var ?"
"Tanrım onunla yine aynı sınıftayım."
"Sen salaksın bu hastalık değil seninle alakalı."
"Şu tipe bak yazık yalnız ölecek. "
Bunlar sadece birkaçıydı. Bunun yanında tabiki fiziksel zorbalığa da uğramıştım.

Mesela bir gün koridorda yürürken bir çocuk beni tuvalete götürmüştü. Oraya girdiğimde 5 çocuk beni bekliyordu. Önce evire çevire dövmüş sonra da kafamı klozete sokmuşlardı.

Bunlar en basitleriydi. Beni bunlar o kadar üzmüyordu. Beni en çok üzen şey yalnız olmaktı. AVM 'de gezerken insanları izlerdim. Kahkaha atan 5 ya da 6 kişilik grupları. Onlar kadar çok arkadaş istemiyorum sadece bir tane bu bana yeterdi.

Ya da bir sevgili. Ama bu hayal diğerinden bile daha zordu. Bir arkadaş belki bana katlanabilirdi ama sevgili asla. Bunlar hep masallarımda saklıydı. Bir beyaz atlı prens gelecek beni kapatıldığım bu yalnızlık kulesinden kurtaracaktı ve sonsuza kadar mutlu yaşayacaktık.

Bunlar tabi ki büyüdükçe yok oldu. Yalnızlığı kabullendim. Annem ölürse ne yaparım bir tek onu bilmiyorum. O da endişeli bana bir köpek almış. Ilk başlarda onu hiç sevmedim ama benim dostumdu. Eve onunla konuşurken beni anlıyor gibi bakıyordu. Benimle eğleniyordu. Ama Eve'nin hayatıma beyaz atlı prensimi sokacağını bilemezdim.

Louis sayesinde inancım vardı artık. Hayata, insanlara hatta mutlu olacağıma dair bir inanç. Kimine göre kolay bit şey inanmak benim için ölüm gibi bir şey. Inanamam, inanırsam hayal kırıklığına uğrarım. Güvenemem, güvenirsem yalnız kalırım. Bu hep böyle oldu benim için.

Şimdi bu iki duyguyu da bana yaşatan birisi vardı. Ona sebepsiz güveniyordum o bütün yaşadıklarımı unutturuyordu. Sanki yeniden doğdum onunla varoldum.

Onun o mavi boncuk gözleri bana bakmadığı zaman sanki ölüm gibiydi. Onunla yaşamak istiyordum. Yıllarca ölmek istedim çok denedim başaramadım. Annem beni yalnız bırakma diye ağlayıp yalvardığı gün bıraktım ama içten içe hep ölmek istedim.

Şimdi umut doldu kalbim, ruhum, bedenim onun bir gülüşü için yaşam doluydu. Onu seviyordum onun için ölmeyi değil yaşamayı göze aldım.

Gözlerim dışarıyı tararken bu düşünceler beni boğuyor aynı zamanda da ferahlatıyordu. Onunla var oluyordum. Harry "bir şey" değil de "birey" olmuştu. Görünmez değildim.

Keşke benim olsa. O benim Lou'm olsa. Benimle sevgili olsa ahhh ne güzel olurdu. Onun için tüm engelleri aşmak için o kadar çok çabalardım ki...

Ona sarıldım tekrar istiyorum. Saçımı okşadı tekar istiyorum. Peki o beni sevmezken bile sevebiliyorsam biraz daha çabalayamaz mıyım? Çabalarım.

Aslında bütün bunları düşünme sebebimin asıl nedeni de bu adım atmak istiyordum. Lou hep bana adım attı. Ben hep bekledim. Artık beklemeyeceğim.

"Harry kaç oldu çağırmam oğlum duymuyor musun?" aşırı korkmuştum. " Anne dibime gelip niye bağırıyorsun! " son zamanlarda annem de bir tuhaftı gizli gizli konuşmalar, imalar ne bileyim değişikti. " Duymuyordun bebeğim ne yapayım?" nu konuyu daha fazla uzatmaya gerek yoktu aslında. "Ne oldu, niye çağıyorsun beni?"

"Louis geldi supriz yapmış. Aşağıda diyecek-" ve ben çoktan merdivenden inmeye başlamıştım.

"Lou ne işin var burda?" Louis özlediğim gülümsemesiyle bana bakınca içimdeki kelebek uyanmaya başlamıştı. " Kaç gün oldu Harry nerdesin özledim seni." Ve kelebek kalbimin üzerinde dolanıyordu şuan.

"Şey aslında evdeydim biraz çizim yapmak istedim ilham için genelde yalnız olurum." Louis gülümsedi. "Olmaz böyle senin ilham perilerini hiç sevmedim seni benden uzaklaştırmaya çalışıyorlar." kıkırdadım.

"Onları uyarırım Lou. Sana bir şeyler getireyim Kahve ?" Louis kafa salladığında mutfağa geçtim. Üç kahve bardağı çıkarıp kahveleri hazırladım ben uğraşırken içerde annemle Louis'in seslerini ve kahkahalarını duyuyordum. Bir sessizlik olduğunda şaşırdım ama içeriye kahveleri götürmek için tepsiye yerleştirdim.

Içeriye girdiğimde annem ve Louis sessiz bir şekilde konuşuyorlardı. Bir is çevirdiklerini biliyordum işte. "Siz ne fısıldaşıyorsunuz hmm?" Ikisi de aynı anda birbirinden uzaklaşıp bir şeyler gevelemeye başladılar." Yok canım ne fısıldaşması değil mi Louis?" Louis'e kafamı çevirip kaşımı kaldırınca kazığa oturmuş gibi duran Louis'in daha da gerildiğini hissediyordum bundan zevk almıştım. "T-tabi Bayan Styles çok haklısınız biz sizinle ne konuşabiliriz yani değil mi?"

"Tamam Louis hayır desende yeterdi oğlum." Onların bu hâline gülüp kahveleri verdim. Bir şeyler çeviriyorlardı. Çıkardı yakında kokusu o yüzden ikisini de zorlamama kararı aldım.

***

"Yine gel." Louis kapıya yaslanmıştı. Onun bu kötü çocuk imajı çok komik duruyordu. "Tabi güzellik ama sende gel." Ona kararsızca baktım. "Bilemiyorum Lou çocukların yanında yaşadığımız olay geliyor aklıma utanıyorum." Louis tüm kötü çocuk havasını bırakıp " Ya hayır Harry onlar unuttu sen de unut ve lütfen yeniden gel." Çok güzelsin sen ya " Tamam tamam geleceğim."

Bana biraz yaklaşıp saçlarımı okşamaya başladı aaa yine oluyordu aynı çekim elini hiç çekmesin. Biraz daha okşadı. " Seni gerçekten özledim Harry lütfen kendini özletme." Onu yemek istememe sebep oluyordu. "Tamam Lou cidden geleceğim."

Bana biraz daha yaklaştı şimdi bayılacağım. "Sen zümrüt gibisin çok değerli bir taşsın Haz çok nadirsin." Tanrım ne diyeceğim bu güzel sözlere ben. "Bir şey söyleme bunu bil yeter bana." Çok utanıyorum ellerini kaldırıp yüzüme yaklaştırdı. Geri çekildim bunu yapamazdım .

"Özür dilerim Lou ama , ama ben çok şey yakınsın bana ben o kadar yakın olamam."
Ben saçmalamaya devam ederken gözlerim dolu dolu ona baktım ama onun gözlerindeki saf merhamet beni irkiltmişti.
"Hayır Hazz sorun yok bunları zamanla aşacağız." Ellerini tekrar saçlarıma attı ve okşadı.

"Daha iyi misin?" Kafamı salladım. " Ben gideyim o zaman ve sakın ben gittikten sonra kendini üzmüyorsun tamam mı?" Tekrar kafamı salladım. Saçlarımı karıştırıp beni güldürmüştü ve kapıyı açıp bana el salladı. Ona el sallayıp uzaklaşmasını izledim.

Perfect Love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin