-13-

153 22 2
                                    


|13|







Yugyeom


Alnım hareketli araç sebebiyle cama tık tık vuruyor, bu kısa süreli acılara sebep olsa da geri çekilmek için herhangi bir harekette bulunmuyordum. Az ötemden bir takım sesler geliyordu ancak süzgeç yerine kevgir olmuş algılarımın arasından kayıp gidiyordu kelimeler. Sadece yüklemden oluşan bir cümleyi anlamaya çalışmak bile yaklaşık iki dakikamı alıyordu.

İki dakika sıkılıp her şeye kulaklarımı tıkamam için yeterli bir süreydi. Kendi ağız kokumdan bayılmak üzereydim, can havli ile el yordamıyla kapıdaki cam açma-kapama tuşunu aradım. Hissettiğim düğme dudağımı yukarı kıvırmamı sağladı, sertçe bastırıp temiz hava için kendimi hazırladım. Ne yazık ki hiçbir şey olmadı, belki düzgün basamamışımdır deyip iyice abandım düğmeye. Tüh, şoför camları kitlemişti anlaşılan.

İçimden 'Koku benim kokum değil mi? Katlanacağım anasını satayım.' diyerek kendime gaz verdim ve kilitli düğmeleri boşverdim. Ara sıra sallanan araç midemi bulandırıyordu, dikkatimi dağıtmak için alnımı yasladığım yerden dışarıyı izledim.

Merhaba çöp kutusunu karıştıran arsız kedi.

Merhaba kulaklıklarıyla durakta bekleyen Dj çocuk.

Merhaba ağaca işeyen terbiyesiz köpek ve merhaba yanımızdan kayan buz patenli arabalar.

Aaa, seni yeni gördüm bana doğru sırıtan diş reklamı panosu.

Cama yapışan sinek cesedine de merhaba ve Good Morning Vietnam! Vietnam mı?

Good Morning kimdi ya?

"Yugyeom, şu şişeyi alıp yüzüne çarpar mısın lütfen? Belki biraz kendine gelirsin." dedi şoför kalın sesiyle. Baygın bakışlarımı tek eliyle su şişesini bana uzatmış adama çevirdim, bu Taehyung'tu.

Ne zaman zengin ana karakter rolünden araba şoförlüğüne geçmişti acaba? Bu rol terfisi tersten çalışıyordu galiba.

Yoldaki gözlerini arkaya çevirdi ve sokak lambalarının ışıklarıyla anca seçebildiğim yeşillerini bana dikti. "Hadi Yugyeom, bu şekilde gidersek kaza yapabilirim." diye ısrar etti suyu sallayıp.

Rakı şişesindeki balık kadar sarhoş olmasam da alnımı çarpışımdan çıkan aralıksız vuruş sesini komik bulup kıkırdayacak kadar iyiydi kafam. Yine de Jungkook'un sevgilisi olacak bu nazik beyefendiyi kıracak yürek yoktu bende, alnımı yasladığım yerden çektim ve iki ıskadan sonra suyu almayı başardım. O tekrar önüne döndü, uzun sayılabilecek bir süre plastik şişeyi inceledim. "Ya lüzümüne dökerjem?" dedim yamulan ağzımla.

"Bu limuzin değil, Yugyeom." dedi sakince. "Bu benim aracım ve elektronik kısımlar hariç herhangi bir yerine su dökmende sakınca yok. Su bu, çabucak kuruyacaktır."

"Oaa." diye garip bir şaşkınlık nidası çıkardım. Demek bu normal bir arabaydı. Ben de iyice renk körü oluyordum yaw.

"Pardonn. Yanlıj anlamışjım." dedim ve suyun kapağını açtım kolaylıkla. Bu kadar kolay açmam normal değildi, muhtemelen enişte durumumu göz önünde bulundurup önceden açmıştı kapağı. Dudağımın kenarından akacak şekilde büyük yudumlar aldım ve ağız kokumu azalttım. Yüzümü ıslatmak için şişeyi kafama kaldırdım fakat hafif sallanan araba benim güçsüz kollarımla birlik oldu, şişenin yarısını yüzümden başlayarak ayakkabılarımın yanına boca ettim. "Ayh!" dedim irkilerek.

"Yugyeom ne oldu?"

"Su döktüm..." İç çektiğini duyar gibi oldum, durumu komik bulduğumdan dolayı orantısız kahkahalarım arabayı doldurdu. Sonra gülmek yorucu geldiği için ıslanmış saçlarıma aldırmadan başımı koltuğa koydum. "Ben uyayacaaağam." dedim cümlem bir esnemeye karıştığında.

𝐀𝐣𝐭óHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin