-28-

55 15 0
                                    


|28|





Önümdeki genç adamı süzerken beğeniyle dudak büzdüm.

Dalgalı saçlarını bir yana yatırmıştı, saçlarıyla aynı renk gözlerini kısıp sımsıkı bağladığı kravatını çekiştirdi. Kırmızı renkli takım elbisesi vücut hatlarına tam oturuyordu, kıyafetinde hiçbir kırışıklık ya da göze hitap etmeyen tek bir şey yoktu.

Üst takımının sol tarafında sarmaşık işlemeli katlı bir mendil vardı, yakasına yakın bir yere takılmış gümüş olduğu açık olan ufak bir anahtar, ince zincirini aşağı doğru sallandırıyordu. Bileklerinde ve göğsündeki siyah düğmeler mat ama parlaktı, bacaklarını saran kırmızı pantolonu boyunu olduğundan uzun gösteriyordu.

Ancak genç adam, bu pahalı olduğu her halinden belli takım elbiseden bin kat daha dikkat çekici bir şeye sahipti. Ayaklarında, üzerindeki takımın tam zıttı mavi, benek kadar küçük beyaz bulutlarıyla gökyüzü gibi görünen kalın çorapları vardı.

"Harika görünüyorum." dedim ağzımdan kısık bir gülüş kaçırmadan önce, aynadaki bene göz kırptım. Düğünde damattan ve (henüz karşıma nasıl çıkacağını bilmesem de) Taehyung'tan sonraki en çekici kişi olacaktım. Normalde pek sesi çıkmayan gururumun konuşası tutmuştu bugün.

Son kez ceplerimdeki eşyaları kontrol edip tamam olduğuma karar verince portmantodan vermek istediğim imajı kapatacak olan montuma uzandım. Kansızdım ben. Eğer dışarı böyle çıkarsam insanlık tarihinde buza dönüşmüş en yakışıklı şey olurdum.

Çıkmadan hemen önce ayakkabılığın kenarına koyduğum karton poşeti de bileğime astım. Evin kapısını kilitlerken beni ilk karşılayan şey soğuk rüzgar olmuştu, sonra da yarı kapalı gökyüzü. Tepemdeki görüntünün çoraplarımdan tek farkı bulutların grimsi olmasıydı. Cebimden aldığım telefonun ekranını iyice açıp kişiler kısmına girdim. Eunwoo'yu ararken çabucak açmasını umuyordum zira gecikmekten ve geciktirmekten haz etmiyordum.

"Alo?" Sesi yorgun gelmişti.

Dışarı nefesimi verirken etrafa bakındım belki araç yakınlardadır diye. "Neredesiniz Eunwoo?"

"Evinin olduğu yerin bir alt caddesindeyiz, kuaförün önüne park ettim arabayı." Adımlarımı hızlandırdım. "Tamam, geliyorum yanınıza."

Acele ettiğim için hemen vardığım kuaförde, kapının dibinden başlayarak yol boyunca park etmiş bir sürü araba vardı. Bunlar bizim konvoy olmalıydı, aracı tanıyıp aralarından çiçekli ve kurdeleli olana doğru koşturdum. Önde Yoochun Abi ile Eunwoo'nun oturacağını tahmin ederek arka kapıya yöneldim. Vakit kaybetmeden kendimi koltuğa attığım esnada görüş açımı ve dolayısıyla yüzümü kaplayan dev saten gelinliğin sahibi şakıdı. "Jungkook!!"

"Sana!" dedim aynı mutlulukla, poşeti kucağıma koyup biraz çırpınarak aramızdaki sateni iteledim ve kıyafetinin elverdiği kadar sarıldık.

Prenses modeli bir gelinlik giymiş, uzun saçlarını tepeden topuz yapmıştı ve doğal tonlarda hafif bir makyajı vardı. Tatlı gamzeleriyle şeftali rengi dudakları hep gülüyordu, fondötenin altından bile görünen gözaltı torbalarının aksine çikolata gözleri ışıl ışıldı. Boş elinde Kamelyalardan oluşan bir buket tutuyordu. Eunwoo'yla yan yana durdukları zaman yürek burkan bir güzellikleri olacaktı.

Birbirimizden ayrılırken beni taklit ederek üzerimi incelemiş ve "Takımına bayıldım! Kız istemeye bununla gelseydin Eunwoo'yu değil seni seçerdim." diye eğlenmişti.

𝐀𝐣𝐭óHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin