8. BÖLÜM: İFADESİZLİK

22 4 10
                                    






Mekandaki ışıklar sönmüştü sanki. Karamsarlığımın karası onun kara gözlerine yaklaştıkça içimdeki huzursuzluk daha da büyüyordu. Ve ben o gözlerin altında gittikçe kararıyordum. Bir şey anladığı yoktu. Ama bir şeylerden şüphelendiğini açık açık gösteriyordu gözleri. Kömür renginde ve çözülemez olması hiçbir şeyi anlamama engel olamazdı. O koyuysa ben daha koyuydum. O tehlikeliyse ben daha tehlikeliydim. Ve bende planlar asla bitmezdi.

"Nedenmiş?" dedim imayla gülümseyerek. "Öğrenebilmene sevindim. Çok merak etmiştin, hatta bir ara meraktan bayılıp kalacağını düşündüm." Yüzümdeki alay bir gram eksilmemişti. Rahat davranmam onu da rahatlatacaktı. Benim vurmadığıma ikna olması gerekiyordu.

Ona büyük gelmeyen ama benim ayaklarımın yere değmesine engel olan sandalyesinde doğruldu. Kafasını inanmazcasına sağa sola salladıktan sonra nihayet konuşmaya karar vermişti.

"Yurt dışına kaçmış." dedi yavaşça. Birkaç saniye düşündükten sonra devam etti. "Yaptığı pis işlerden bazıları kanıtlarıyla birlikte karakola teslim edilmiş."

Demirel senin arkandan iş çeviriyor Devin. Seni riske atıyor. Seni yem yapıyor!

Yerimde doğrulup olabildiğince sahte bir şekilde gülümsedim. Ceketimi kollarımdan geçirdikten sonra Kaya'ya doğru bir adım attım. Gözleri gözlerime, bedeni bedenime oldukça yakındı. Ama yüzünde hiçbir tepki yoktu. Bu adam tam anlamıyla benim aynadaki yansımamdı.

"Senin kadar olmasa da, ben de neden bir anda arabayı durdurmamı isteyip kendini ormanın içine attığını merak ediyordum doğrusu." dedim sahte gülümsememin arasından. Gülümsememin sahte olduğunu pekala biliyordu.

"Benim kadar hızlı değilmişsin demek ki Devin. Baksana senden daha önce öğrendim neler olduğunu." İkinci kez adımı söylüyordu. Ve galiba görevim bitene kadar Kaya'yla hız yarışı yapacaktık. Şimdi sahte gülümsemeler gönderme sırası ondaydı.

Eşit değildik. Eğer ikimizden birisi eşit şartlarda öğrenecek olsa ilk öğrenen ben olurdum. Adamlarına sordurtarak beni geçtiğini söylemesi tam bir aptallıktı ve o bunu aptallık olarak değil, güç olarak görüyordu. Ama bunu ona söyleyip tabii ki şüpheleri üzerime çekmeyecektim. Konuşmam gereken bir Demirel vardı.

Bir adım daha attığımda gerçek anlamda dip dibeydik. Dışarıdan gören birisi birkaç saniye içinde öpüşeceğimize emin olabilirdi. Ama sadece dışarıdan gören birisi!

"Sana bir şey söyleyeyim mi?" dedim adeta fısıldayarak. Gözlerini kapatıp açtığında konuşmaya devam ettim. "Hızlı giden atın boku seyrek düşermiş. Dikkat et diye söylüyorum. Senin aksine ben her işte hızlı olduğumu iddia etmedim. Ama görüyorum da, sen her şeyde hızlı olduğunu düşünüyorsun. Temkinsiz ve acelecisin."

Biraz geri çekilip omzuna iki kere dostane bir tavırla vurduğumda, gözlerini kısmış dikkatli bir şekilde yüzümü inceliyordu. Yapmacık bir öpücük attıktan sonra Yeşim ve Kutay'a el sallayıp mekandan çıktım.


🪨


Çiftlik evine giriş yaptığımda arabamı kendi alanımda değil Demirel'in alanında durdurmuştum. O da bunu görmesiyle kapının önüne çıkmış beni beklemeye başlamıştı. Kartal da onun yanındaydı. Yavaş hareketlerle arabadan indiğimde oldukça sakindim. Silahımı elimde bir kalemi döndürürmüşçesine döndürürken ikisi de meraklı gözlerle beni izliyordu. Yanlarına yaklaştığımda silahımı pantolonumun kenarına sıkıştırıp toplu olan saçımı çözdüm.

SİRAYET (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin