5. BÖLÜM: ESKİ YARA

36 17 10
                                    






Bazı insanların ailesi vardı. Onları merak eden, onlarla ilgilenen sevenleri ve sevdikleri vardı. Bazıları ise sevgiyi daha önce hiç tatmamıştı. Aile ve aitlik kavramını daha önce hiç hissetmemişlerdi.

"İçeride konuşalım." dedi Kaya düz bir sesle. Sonra da Duru'yu kucağına alıp yürümeye başladı. Ben olduğum yerde duruyordum. Yanında hareketlilik hissetmediği için arkasını döndü.

"Seni de davet ettiğimizi hatırlıyorum. Neden dikiliyorsun orda. Yürüsene." dedi buyurgan sesiyle.

"Beni kardeşin davet etti. Sen değil. Ve adamların senin iznin olmadan kimseyi eve almadıklarını belirtti. Ayrıca sizi tanımıyorum." dedim tek çırpıda. Hiç duraklamamıştım. Çok meraklıymışım gibi görünmek istemiyordum. Biraz uğraşsındı.

Adamlarının üzerinde birkaç saniye göz gezdirdi. Kaşları yine çatılmıştı.

"Bir kahvemi içer misiniz Devin Hanım? Tanışmış oluruz hem. Olanları anlatırsınız." dedi alayla karışık tatlı bir edayla.

"Hay hay." dedim gülümseyerek. Yanına geçtim ve onunla birlikte eve yürüdüm. Aralık olan büyük, rugan ve siyah kapıdan içeriye girdik. Ev siyah ve kahverenginin karışımıydı. Kaya ve Duru'nun gözlerinden oluşuyordu. Ben etrafı incelerken salona gelmiştik. Siyah koltukların olduğu büyük salonda parkeler ve yemek masası kahverengiydi. Geri kalan her şey de siyahtı zaten. Masanın sol çaprazında da bir şömine köşesi vardı. Orası da kahverengiden oluşuyordu. Evin tavan kısmı ve ön yüzü camlarla kaplıydı. Yukarıya baktığında upuzun olan ağaçları ışıklandırmaları sayesinde görebiliyordun. Ne kadar koyu renklerin hakim olduğu bir ev olsa da doğayla iç içeydi ve bu, bu evi sıcak bir ev yapıyordu. Ön kısmın neden biraz daha önde olduğunu şimdi anlamıştım. Tavana böyle camlar yapılabilmesi için ön tarafı biraz daha uzun yapılmıştı. Belirli bir boşluk bırakıldıktan sonra da arka kısma geçilmişti. Aynı anda yapmamışlardı burayı, sonradan birleşmişti bu ev. İncelemeyi bırakamıyordum çünkü eve bayılmıştım!

"Otururken incele istersen." dedi Kaya. Kaşları kalkık alaylı bir ifadesi vardı hala. Mekanındaki o sert adam değildi evinde. Duru'yu koltuğa oturtmuştu. Ben de onların çaprazındaki diğer koltuğa geçtim. Muhattabı Duru'ydu bu sefer. "Ümit gelmek üzeredir. Yaralarınıza bakacak." dedi. Gözlerini üstümde gezdirdi bu sefer. Kurumuş kanın bacaklarımda, kollarımda, yüzümde ve boynumda bıraktığı izlere bakıyordu.

"Mimarı kim buranın?" diye sordum. Hala tavana bakıyordum. Bayıldığımı belli etmiyordum tabii. İnceleyen bir insan gibi duruyordum.

"Marshall Strabala." dedi düz bir sesle.

"Burj Khalifa'nın mimarlarından birisi." diye mırıldandım. " Ve de Shanghai Tower." diye ekledim. Kıstığı gözleriyle bana bakıyordu.

"Bilgilisin biraz sanki." dedi Duru neşeli çıkan sesiyle.

"İç mimarlık okuyordum." dedim gülümsemeye çalışarak. Samimi davranmalıydım, tehlikeli değil.

"Dum?" dedi Duru. Ben, Kaya ve kız kardeşi Çatık Kaşlılar kulübü açmalıydık. "Mezun olmuş olamazsın herhalde. Benimle yaşıt duruyorsun ve okul sezonu daha bitmedi." diyerek ekledi.

"Okulu bıraktım. İlk seneden sonra gitmedim." dedim normal bir sesle.

Tam nedenini soracaktı ki çatışmadan önce Kaya'nın yanında olan sağ kolu Selim içeriye giriş yaptı.

"Bayylarr bayanlaar, merdivenden kayanlar. Merhabaa!" Sanki az önce ateş açılan mekan, patronunun değilmiş kadar eğlenceliydi.

Kaya yüzünü buruştururken kimse Selim'in yaptığı espriye gülmedi. Ben ise Selim'i düzeltme ihtiyacı hissettim.

SİRAYET (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin