1
"Uhm... Ben, Mitsuri Kanroji. *** Üniversitesi, Gastronomi bölümü mezunuyum." Mitsuri parmaklarıyla oynarken, yanakları heyecanla kızarırken konuştu.
Shinobu gözlerini kıstı, "Bunlar zaten CV'nde yazmıyor mu?"
Mitsuri başını geriye attı ve endişe ile inledi, "Ne yapmam gerektiğini, ne söylemem gerektiğini bilemiyorum ki!"
Kanae bir süre sessizce onlara baktı. Daha sonra konuştu, "Şey, şu anlık daha basit bir işe bak bence. Geçici olarak yani."
Mitsuri mırıldandı ve birkaç saniye dudaklarını büzerek düşündü. "Hmm... Olabilir aslında. Hem kiranıza da yardım ederim ve en azından daha iyi hissederim."
"Aynen," dedi Kanae. "Gerçi bir yük değilsin bizim için. Dert etme yani."
"Biraz katkısı olsa iyi olurdu aslında." Shinobu öksürerek konuştu. Kanae onun koluna hafifçe dirseğini vurduğunda gözlerini kaçırdı. Mitsuri ayağa kalktı ve ellerini beline koydu kararlı yüz ifadesi ile. "Ben iş bulmaya gidiyorum!" Kanae gülümsedi, "Hava soğuk, çok durma dışarıda." Mirsuri başını salladı ve gülümsemesine karşılık verdi. Odaya hızlı adımlarla gitti. Kapüşonsuz bir sweatshirt ve ispanyol paça bir pantolon çıkardı valizinden. Onları hızlıca giyip lavaboya ilerledi ve emanet şekilde, dağınık makyaj çantasının içinde duran rimeli, allığı ve parlatıcıyı aldı. Makyajını tamamladıktan sonra saçlarını taradı ve tepeden bolca bir topuz yaptı. Girişe ilerleyip şişme montunu ve spor ayakkabısını giydi. Kış aylarındalardı ve hava oldukça soğuktu fakat yakın zamanda yağmur yağmamıştı.
Diğerlerine çıktığını haber verip dışarı çıktı ve yine tanıdık sokakta adımlamaya başladı. Obanai'nin kafesinin önünden geçmeyi düşündü. Yolunu pek de uzatmış olmazdı zaten. Adımlarını Obanai'nin kafesinin bulunduğu sokağa gitmek için çevirdi ve çehresine minik bir gülümseme yayıldı. Obanai ile birkaç haftadır tanışıyorlardı fakat pek sık konuştukları sayılmazdı. Henüz birbirlerinin numaralarını, hatta sosyal medya hesaplarını bile almamışken haftada bir kafede buluşup dertleşiyorlardı. Haru olayı artık Mitsuri'nin kafasını ilk günlerdeki kadar meşgul etmez, onu üzmezken sadece alışkanlık yüzünden kalbinde minik bir sızı kalmıştı. O sızı da -Obanai sayesinde- gün geçtikçe kayboluyordu. Obanai kesinlikle Mitsuri'ye iyi geliyordu. Bunu Kanae, Sanemi ve Shinobu bile anlamıştı ve Sanemi; Mitsuri'nin de Obanai'ye iyi geldiğini düşünüyordu. Son günlerde daha sakin ve ılımlı davranışları olduğunu, daha çok gülümsediğini söylüyordu Kanae'ye.
Mitsuri görmeye alışık olduğu kafe görüş açısına girdiğinde genişçe gülümsedi ve kahküllerini düzeltti. Adımları istemsizce dengesizleşmişti ve bunu farkettiği için kafenin önünden geçmeden birkaç adım önce durup derin bir nefes vermişti. Büyük ihtimal Obanai'yi görmeyecek olmasına rağmen oldukça heyecanlanmıştı. O yüzünü ellerine gömmüş sakinleşmeye çalışırken duymayı beklemediği ses kulaklarını doldurdu, "Kanroji?"
Mitsuri irkilerek ellerini yüzünden uzaklaştırırken başını kaldırdı ve sesin sahibine dudakları aralanmış şekilde baktı. "Iguro?" dedi o da şaşkınlık içerisinde. Obanai elleri cebinde kafenin önünde duruyordu. Bu soğuk havada üzerinde bir ceket bile yoktu. Mitsuri hızlı adımlarla Obanai'nin yanına ulaştı, "Selam." dedi gülümseyerek. Obanai de gülümsedi, "Selam." dedi dudakları arasından çıkan buharla. Bir süre sessizce birbirlerine baktılar ki bu ikisini de rahatsız etmişti. Obanai sessizliği bozmak için konuştu, "Bir yere mi gidiyordun?". Artık aralarındaki resmiyeti aşmışlardı ve senli benli konuşabiliyorlardı. Mitsuri başını salladı hızlıca, ellerini cebine koydu, "Evet. Hala işsizim ve Kanaelere yük olmak istemiyorum. Emanet bir iş aramak için çıkmıştım." Obanai'nin üzerinde sadece siyah bir kazak olduğunu farketmesiyle kaşlarını hafifçe çattı. Üşümüyor mu? Gözlerini kaçırdı ve anlamasını umarak konuştu, "Hava da epey soğudu..." Cebinde olan ellerini ittirdi ve aşağı doğru gerildi montu. Obanai başını salladı ve "Evet." diye mırıldandı. Elbette üşüyordu. Omuzlarını kaldırmış, kaskatı durmasının başka ne gibi bir açıklaması olabilirdi ki? Mitsuri dudaklarını birbirine bastırdı ve mahcup bir ifade ile minik adımlar atarken konuştu, "Ben gideyim artık. Dediğim gibi, hava çok soğuk ve üzerinde herhangi bir şey yok. Sen de içeri geç istersen." Emir veriyormuş gibi durmak istemiyordu. Söylediği cümleler öyleymiş gibi geliyordu kulağa fakat Mitsuri'yi yalnızca birkaç haftadır tanıyan Obanai, Mitsuri'nin onun hakkında endişelendiğini açıkça anlamıştı. Mitsuri minik adımları sebebiyle artık Obanai'nin yanında dururken Obanai gülümsedi. "Tamam," dedi hafifçe kıkırdayıp. "İşini bitirince kafeye gelebilir misin?" Mitsuri şaşkınca ona döndü, "T-Tabii! Gelirim!" heyecanla yanakları kızardı. Obanai'yi oyaladığını düşündüğü için elini salladı ve geri geri birkaç adım daha attı, "Kolay gelsin sana! Görüşürüz!". Obanai de elini kaldırıp hafifçe salladı, "Görüşürüz." Mitsuri bu sözlerden sonra gülümsedi ve arkasını döndü. Yürümeye devam ederken Obanai birkaç saniye onu izledi ve havada kalan elini indirdi. Yüzündeki gülümseme genişlerken arkasında kalan kafeye döndü ve kapısını ittirerek içeri girdi. Yenilenmiş gibi hissediyordu ve birkac dakika önce sinirle çıktığı kapıdan şu an gülümseyerek girdiği için kendine şaşırıyordu. Sadece birkaç hafta, dedi kendi kendine, birkaç hafta...